|
|
Çırağan'ın kemerli kapısını ne yapmalı?
Hıncal Uluç'un trafik üzerine yazılarını ciddiye alanlardan biriyim. Trafik hayatımızın içine girmiş bir konu. Hele Türkiye'deki iğrenç ve çağdışı uygulamasıyla, hayatlarımızı da sürekli tehdit eden bir mevzu. Yalnızca son günlerin sorumsuzluk ve laubaliliğin neden olduğu korkunç kazalar, sanki bir korku filmi izlermişiz gibi değil mi? Bu bakımdan, çok okunan bir sütunda bunları sürekli yazmak, yanlışları sergilemek, sorumsuzları teşhir etmek, çok doğru gözüküyor. Ama Hıncal'ın geçen gün yazdığına katılmam mümkün değil. Ortaköy- Beşiktaş arası trafiği daraltan Çırağan Sarayı kemerini taşımayı öneriyor: Ordan alıp sarayın giriş kapısı olarak kullanarak... Bu mümkün değil, çünkü o kemer sadece bir süs elemanı değil. O kemerli kapı, aslında üstündeki yolla sarayı arkadaki bahçelere bağlıyor. Yani bir işlevi var, bir mimari bütünün parçası. Dolayısıyla taşınamaz. Tarihe büyük bir saygısızlığı göze almazsanız elbette... Ne yapalım, her eski kentte böyle noktalar vardır. Yapılacak olan, onları yok etmek değil, trafiği bunların etrafından akıtmak ve oralarda belli bir yavaşlamayı göze almaktır. Tarihin içinde yaşamanın bir bedelidir bu. Ve hiçbir tarihsel kentte de başka türlü çözümlenememiştir.
|