|
|
Galatasaray Lisesi'ne Papa yasak koymuştu
Türkiye'nin en köklü eğitim kurumlarından olan Mekteb-i Sultani, yani Galatasaray Lisesi 1868'de kuruldu. Papa değişik dinlerden öğrencilerin alındığı liseye Katolik öğrencilerin gitmesini yasaklamıştı.
Mekteb-i Sultani, yani Galatasaray Lisesi ülkemizin en köklü eğitim kurumlarındandır. Kuruluşundan itibaren çok önemli işlevler görmüş, yetiştirdiği öğrenciler her alanda başarılı birer şahsiyet olarak ülkeleri için yararlı faaliyetlerde bulunmuşlardır. Kendisi de Galatasaray mezunu olan ülkemizin önde gelen Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Vahdettin Engin'in kaleme aldığı Mekteb-i Sultani isimli kitap Galatasaray Lisesi'nin tarihini anlatan mükemmel bir kitaptır.
YENİ BİR OKUL YENİ BİR ÜMİT Mekteb-i Sultani, 1868'de, ilköğretimle yüksek öğretim arasındaki boşluğu dolduracak tarzda bir ortaöğretim kurumu olarak kuruldu. Okulun kurulmasındaki amaç, devletin o dönemde fazlaca ihtiyaç duyduğu lisan bilen, iyi yetişmiş, Avrupa ülkelerini tanıyan ve o ülke insanlarıyla rekabet edebilecek düzeyde kaliteli elemanlara sahip olmaktı. Mektebi Sultani'nin ilginç özelliklerinden biri de Müslüman ve gayrimüslim öğrencilerin bir arada yatılı olarak okuyacak olmalarıydı. Bunun gerçekleşmesi o dönemde birçok çevre tarafından imkansız görülüyordu. Fakat Tanzimat Dönemi devlet adamları, Osmanlılık prensibi ile Müslüman, Hıristiyan bütün vatandaşların eşitliği ilkesini kabul etmişlerdi. Mektebi Sultani'deki bu uygulamayla Osmanlı vatandaşlığı prensibi de deneyden geçirilmiş olacaktı. Devlet idarecileri bu girişimin başarılı olacağından emindiler. Mekteb-i Sultani vereceği eğitimle de Avrupa'nın en büyük ve önemli okulları derecesinde olacaktı. Ayrıca, fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla, maddi gücü yeterli olmayan ailelerin çocuklarının masraflarını da devlet üstlenmekteydi. Dönemin padişahı Sultan Abdülaziz, Mekteb-i Sultani'nin kurulmasına büyük önem veriyordu. Aynı şekilde Sadrazam Ali Paşa, Dışişleri Bakanı Fuad Paşa ve Eğitim Bakanı Saffet Paşa da büyük bir gayretle mektebin açılış faaliyetlerini yürütüyorlardı. Fransa ile yapılan temaslar neticesinde bu ülkeden öğretmen desteği alındı ve eğitim sistemi olarak da Fransız modeli benimsendi. Fakat mektep için yapılan masrafların tamamını ve öğretmenlere ödenecek maaşları Osmanlı Devleti karşılıyordu. 1868 Nisan'ında Mekteb-i Sultani'nin kuruluş kararı resmiyet kazanmış ve eğitime geçiş hazırlıkları aynı yılın eylül ayına kadar sürdürülmüştü. Avrupa'nın en büyük liseleri seviyesinde olması düşünülen Mektebi Sultani gerek bu yönüyle, gerekse de Müslüman ve gayrimüslim öğrencilerin bir arada okuyacak olmaları dolayısı ile ilk andan itibaren yerli ve yabancı kamuoyunun ilgi odağı olmuştu.
İSTANBUL GAZETESİNDEN TENKİT Kuruluş hazırlıkları sürerken öğrenci kaydına da devam edilmekteydi. Mekteb-i Sultani'nin kuruluşunu haber alan halk yeni okula büyük bir rağbet gösterdi. 10 Haziran 1868 tarihi itibarıyla mektebe kayıt yaptıran öğrenci sayısı 414'tü. Bundan sonraki dönemde ise öğrenci sayısında 127 kişilik bir düşüş oldu. Bazı çevrelerin Mekteb-i Sultani'ye muhalefetinden kaynaklanan bu düşüş, Katolik Hıristiyanlar'ın lideri papa ile Ortodoks Hıristiyanların lideri patriğin kendi mezheplerine bağlı ailelere, çocuklarını Mekteb-i Sultani'ye göndermelerini yasaklamalarından kaynaklanıyordu. Kuruluş hazırlıklarının devam ettiği bu dönemde Mekteb-i Sultani'ye yönelik tepkilerin en çarpıcıları, ders programında Yunanca'ya yeteri kadar yer verilmediğinden şikâyetçi olan Rumlar'dan ve ayrıca Katolik çocuklarının Mekteb-i Sultani'ye gitmelerini yasaklayan Papa'dan gelmişti. Papa, lisede bulunan çeşitli dinlere mensup öğrenciler arasında Katolik çocuklarının ahlaklarının bozulacağı kanaatindeydi. Bu arada Museviler de Hıristiyan bir müdürün görev yaptığı okula çocuklarını gönderme konusunda biraz çekingen davranmışlardı. Yasaklama kararı kamuoyuna intikal edince, o yıllarda yayınlanan İstanbul Gazetesi, gerek Papa'nın, gerekse Rumlar'ın çocuklarını Mekteb-i Sultani'ye göndermekten kaçınmalarını tenkit ederek şu düşünceleri dile getirmişti: "İşte medeniyet sahibi olma iddiasında bulunan Hıristiyan milletlerin iki şubesi, yani ruhani liderleri, ilim ve fennin yayılması maksadıyla yapılan bir mektebin açılmasına engel olmak istiyorlar. Şimdi taassup hangi tarafta kaldı? İslam'da mı, yoksa Hıristiyan'da mı? Artık insaf sahibi olan söylesin. Şüphe yok ki Hıristiyan'da kaldı."
PATRİK FİKİR DEĞİŞTİRİYOR Papanın bu tarz hareketi Fransız elçiliğini çok güç durumda bırakmıştı. Üstelik düşmanca sayılabilecek bu hareket, Fransa'nın Osmanlı Devleti içinde her zaman yardımcı kuvvet olarak gördüğü bir topluluk olan Katolikler'den gelmişti. Mekteb-i Sultani'nin kuruluşuna çok önem veren Fransa'nın daha işin başında mektebin geleceğinin tehlikeye atılmasına razı olması düşünülemezdi. Nitekim papalık nezdinde yapılan girişimler neticesi Katolik talebeler için konulan yasak kaldırıldı. Diğer taraftan Rum Patriği de hemen geri adım attı. Çünkü Rum öğrencilerin gönderilmesini istemediği okula diğer gayrimüslim gruplar, yani Ermeniler, Bulgarlar ve Sırplar büyük rağbet göstermişlerdi. Dolayısıyla Rumlar'ın geri planda kalmasından korkan patrik yasak kararını hemen kaldırdı. Bu gelişmeler sonucu, ülkenin geleceği için büyük umutlar beslenen Mekteb-i Sultani'nin açılması yönündeki hazırlıklar nihayet tamamlandı ve 1 Eylül 1868'de eğitime başlandı. Mekteb'in açıldığı günlerde öğrenci sayısı 341'di. Bunlardan 147'si Müslüman, 48'i Gregoryen Ermeni, 36'sı Rum, 34'ü Musevi, 34'ü Bulgar, 23'ü Latin Katolik, 19'u Ermeni Katolik idi.
|