| |
|
|
Ucuz etin yahnisi
Son yıllarda sık sık futbolun endüstri haline geldiğinden söz ediyoruz. Doğrudur: Müthiş bir para dönüyor bu alanda. Ancak bazı kulüplerin yöneticileri teknik direktör seçerken bu gerçeği unutuyor. Futbolculara küfeyle para verirken, teknik direktördü ucuza kaçabiliyorlar. Aslında onları anlıyorum: Seyirci teknik direktörü görmek için para verip maça gelmez... TV karşısına geçtiğinizde hocayı değil, sahadaki futbolcuları izlersiniz... Teknik direktörün adı yazılı diye forma satın almazsınız... Bir futbolcuyu alırken epey para verirsiniz ama satarken bunun bir kısmını çıkartırsınız. Hatta kara dahi geçtiğiniz olur... Reklama teknik direktörler değil futbolcular çıkar, kulüp de bundan yüzde alır... Evet bunları gayet iyi anlıyorum. Yine de teknik direktör aranırken paradan kaçınılmasını aklım almıyor. Madem futbol bir endüstri... Madem takımlar milyonlarca dolara mal oluyor... Madem Şampiyonlar Ligi katılan kulüplere ciddi paralar kazandıran bir organizasyon var. O zaman teknik direktörün de en iyisini almaya çalışacaksın. Büyük şirketlerin yöneticilerine bakın. Ücretleri müthiş yüksek. Neden? Çünkü yönettikleri kuruluşların başarısı onlara bağlı. Zarar ettirdi mi, başarısız oldu mu koca şirket batar gider. Benzeri bir durum futbol piyasasında rekabet eden kulüpler için de söz konusu. Mesela Fenerbahçe, daha iyi bir teknik direktörle geçen yıl açık ara şampiyon olabilecekken, ikincilikle yetinmek zorunda kaldı. Yine daha iyi bir hocayla Şampiyonlar Ligi'ne girebilecekken, UEFA Kupası ile yetiniyor. Bunların hepsi para kaybı demek. Hem de az buz para değil; milyonlarca dolar! Halbuki kaliteli hocaya verilecek fazladan ikiüç milyon dolar, daha sonra geri alınabiliyor. Dün Star gazetesinde, F.Bahçe'nin, İtalya'yı dünya şampiyonu yapan Marcello Lippi ile temasa geçtiği haberi vardı. Ben bu satırları yazarken, haber ne doğrulanmış, ne de yalanlanmıştı. Haberin doğruluğu ya da yanlışlığı bir yana; burada önemli olan şu: Hocayı doğru seçmedin mi, başın ağrımaya başlıyor işte. Her kafadan bir ses çıkıyor. Umutsuzluk, hoşnutsuzluk dalga dalga yayılıyor. Kulüplerin artık gerçek bir şirket gibi yönetilmesi gerekiyor. Bir şirkete üst düzey müdür alınırken nasıl titizlik gösteriliyorsa, ince elenip sık dokunuyorsa... Aynı dikkat büyük takımların başına getirilen teknik direktör konusunda da gösterilmeli. Bu gerçeği kulüplerin yönetim kurullarını oluşturan ve çoğu da işadamı olan kişiler bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Hem de sizden benden çok daha iyi biliyorlar. Peki niye uygulamıyorlar? İşte onu anlayabilmiş değilim.
|