| |
|
|
Sen neymişsin be Ayşe?..
SABAH'IN köründe Ayşe aradı.. Hüngür şakır.. "Mansur'u okudun mu" diyor.. Ben sabahları sadece Sabah okurum. Ötekiler öğleden sonra.. Efendim "Kovulduğu dergiye kapak olan kız" diye yazmıştım ya bir gün evvel.. Orada Mansur Forutan'ın adı geçmişti. Aktüel'e yönetmen olunca üçümüz oturmuştuk. Ayşe'nin o sırada dergide iki sayfası var.. Mansur'a "Eti senin, kemiği benim, tepe tepe kullan. Köşe yazısında kalmasın. Onu işten işe gönder, koştur, gazeteciliği iyi öğrensin. Müthiş yetenek" demiştim. Mansur ses çıkarmamış, sonra da kızı kovmaktan beter edince "Hemen istifa et" demiştim Ayşe'ye.. Mansur yazısında Ayşe'yi niye kovduğunu anlatıyormuş.. Ayşe hıçkırıklar arasında "Hepsi yalan" diyor.. "Yani, hakkında her yazı çıkışında böyle kendini kaybedeceksen bu mesleği hemen bırak.. Gazetecilikte ne kadar dikkati çeker, ne kadar okunur olursan, o kadar aşağı çekerler seni.." dedim.. Anlattım.. "Demek benim yerimde olsan, intihar falan edersin.. Hakkımda yazılmadık gün, yazılmadık konu kalmadı.. Eşcinselliğimden, iktidarsızlığıma kadar.. Şimdi de bu hallerime bakmayıp 'Bakire' Şebnem'in peşine düşmüşüm de kızı annesi kurtarmış elimden.. Bunlara gülüp geçmeyi öğrenemezsen, yarın depresyona girersin. Sana saldıracaklar. Her saldırı, sana onları ne kadar geçtiğini, onları ne kadar kıskandırdığını, nasıl deli ettiğini anlatacak.. Her saldırıda başını biraz daha dik tutmaya başlayacaksın.. Ağlarsan ezilirsin.. Seni ezmeye çalışanlar zafere ulaşırlar.." Sevgili Mansur'a da bir çift lafım var.. Yazını okumadım, bunları yazarken.. Yalan mı, doğru mu bilemem.. Bildiğim, senin üzerinde hatrı olan bir ağabeyin bir kız için sana "Müthiş yetenek, tepe tepe kullan" diyorsa, bütün bunlar olup biterken, insan bir kez olsun açıp "Hıncal Ağabey, senin kız şu şu yanlışları yapıyor, düzeltemiyorum. Onunla çalışamayacağım" demez mi?. Niye bir telefon etmedin Mansur?. Niye içindekileri dökmek için bugünleri bekledin.. Mansur'a da şiddetle sahip çıkanlardanım ben.. Vatancıların ayrılıp gittiği, Sabah'ın o dehşet sabahında Dinç Bey ile oturmuş neler yapılabileceğini konuşuyoruz. Yazar kadrosunda büyük boşluk olmuş.. "Patron dışardan adam almayalım. İçerde fırsat verilmesini bekleyen çok iyi gençler var, onlara köşe açalım" dedim.. Emre Aköz ve Mansur Forutan'ı anlattım, Dinç Bey'e.. İkisi de köşe yazarı oldu.. Birkaç ay geçti.. Dinç Bey odama uğradı.. "Hıncal iki adam tavsiye ettin. Birisi, Emre çok iyi oturdu, ama ötekini okuyamıyorum" dedi.. Mansur gidecek yani.. "İyi ya işte patron" dedim.. "Mansur'u senin, benim yaşımdakiler okursa asıl, ziyan.. Ona gençler bayılıyor.. O genç okurumuzun köşe yazarı.. Mansur kaldı.. Ben Mansur'un hep iyi bir gazeteci, çok da iyi bir dergici olduğuna inandım. İşte bizim Mert (Aydın) ile çıkardıkları 4-4-2!.. Başlarken bana gelmişlerdi, fikrimi almak için.. Benim düşündüğümden de ötesini çıkardılar.. Harika bir dergi yaptılar. Mansur iyi de insan olmalısın!..
Bu arada.. Basın Konseyi Genel Sekreteri Gökalp Yazır'dan bir faks mesajı aldım. Hasan Pulur'un, Ayşe, Haşmet ve benim hakkımda yazdığı "Köşe Yazarı Nasıl Olunur" konulu yazısı ile ilgili yaptığım açık başvuruyu işleme koymuşlar. Teşekkürler.. Önce uzlaşma ile çözmeye çalışacaklar, olmazsa, Yüksek Kurul'da karar bağlayacaklarmış. Uzlaşma için tek şartım var. Pulur'un ayni köşede, ayni okur önünde özür dilemesi. Bu özrü kabul edersek, dilekçemi geri çekerim, Sayın Gökalp Yazır. Başkaca bir uzlaşma yolu yok.
|