Üzerinden siyaset
Meclis'te dün, tam anlamıyla "diğerinin üzerinden siyaset" veya "üzerinden yanıt verme" mekanizması çalıştı. Herkes de kime, ne için, hangi cümleyle yanıt verildiğini veya siyaset yapıldığını yoruma gerek kalmadan anladı. İktidar partisi grubundan başlarsak... AK Parti Grubu kulisindeki sohbetlerde, yöneltilen sorular benzerdi: "Komutanların ve rektörlerin hükümete sert çıkışlarının gerisinde ne var? Erken genel seçimi mi zorlamak istiyorlar?"
Dayatılan korku Nitekim, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın grup konuşması, sanki bu sorulara yanıt verir nitelikteydi. "İrticai tehdit kaygı verici boyutta" diyen Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un sözlerine Erdoğan doğrudan yanıt vermedi. Mesajını dolaylı yolladı. Önce, Meclis'in ilk kez 5'inci yasama yılını gerçekleştireceğini, "istikrarı yakaladığını" vurguladı. Ardından 4 yıllık iktidarları döneminde "bir gurur ve mutluluk tablosu" yarattıklarını bildirdi ve ekledi: "Bunu unutturmak ve göz ardı etmek isteyenler olabilir. Ancak halk, çok açık ve net olarak bunları görüyor. Bunları unutturmaya ve göz ardı etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir." Devamında siyasetin "ilk defa karar mekanizmasını işletme rahatlığına kavuştuğunu" belirtti ve mesajını sonlandırdı: "Bu millet yıllarca kendisine dayatılan korkulardan artık kurtulmuştur. O korkular yıllar boyunca bu ülkede demokrasinin, serbest gelişimin, değişim iradesinin önünde en büyük engel olmuştur." Herkes, "dayatılan korku" kavramını, "irtica" olarak anladı.
301 tartışması Elif Şafak ve Hrant Dink'in yeniden yargılanmasıyla gelen, "Türklüğe hakareti" cezalandıran Ceza Kanunu'nun 301. maddesi üzerindeki tartışmada da durum değişmedi. Erdoğan, 301. maddenin AB ülkelerindeki gibi bir ihtiyaçtan kaynaklandığını belirtip, devam etti: "Ama uygulamada suçu engellerken meşru hak ve özgürlükleri sınırlayan hususlar ortaya çıkarsa yasada gereken tadilatı yaparız." Bunu hangi şartta gerçekleştireceklerini devamındaki cümlede açıkladı: "İktidarı, muhalefetiyle beraberce yaparız..." Aslında Erdoğan da, 301 konusunda eleştiri okları üzerine yönelen Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten farklı bir cümle söylemedi. "Uygulamayı görelim" dedi. İlave olarak, topu muhalefetin sahasına yolladı. Peki, ana muhalefetin bu konudaki tavrı neydi? Erdoğan'ın hemen ardından, grubunda konuşan CHP lideri Deniz Baykal tavrını net koydu. Baykal, önce AB ülkelerindeki 301 benzeri yasaları sıraladı ve Erdoğan'a yanıtı gönderdi: "Sayısal desteğe mi ihtiyacı var? Türklüğe hakareti ortadan kaldıracak ayıbı paylaşacak ortak arıyor. Bizden destek yok, başka kapıya..." Böylece TCK'nın 301. maddesinin yakın bir gelecekte değişme ihtimali kalktı. İlginç olan ise birçok yasada muhalefete danışma gereği duymayan, itirazlarını dikkate almayan hükümetin, TCK'nın 301. maddesindeki değişiklik engelini CHP'ye bağlamasıydı. Resmi açılışını bu hafta sonu yapacak Meclis'te, bu dönem sonuna kadar da yasalarda radikal değişiklik yapma şansı da gözükmüyor. Çünkü, milletvekillerinin kafası da yeterince karışık. Bütün bunlara neden, Meclis'in içi ile dışında yaşanan gelişmelerin birbiri ile tezat oluşturan görüntü vermesi... Buna bir de yaklaşan seçim, artan seçmen talebi ve dışarıda yükselen tepkiler eklendiğinde milletvekillerindeki kafa karışıklığını daha da arttırıyor. Belki de bundandır, gelecek yılın hesabıyla hareket ediliyor, "başkasının üzerinden siyaset" yapılıyor.
|