Haklı olmak mı, mutlu olmak mı?
Kendinize soracağınız en önemli sorulardan biri; 'Haklı mı olmak istiyorum, mutlu mu?' olmalı. Haklı olmak, doğru olduğunuzu savunmak, bir kişide yoğun zihinsel enerji tüketir. Doğru olma ihtiyacı veya başkasının yanlış olduğunu ispat ihtiyacı; başkalarını savunmaya teşvik eder ve kendinizi de savunmaya devam etmek için baskı altında hissedersiniz. Ama yine de çoğumuz, kendimizin haklı / başkasının haksız olduğunu ispat etmek için inanılmaz zaman ve enerji sarf ediyoruz. Düşünsenize, etrafınızda (kendiniz de dahil olmak üzere) pek çok kişi bir şekilde karşısındakinin görüşünün, tavrının, görüntüsünün yanlış olduğunun ispatını kendilerine vazife olarak görüyorlar. Bu şekilde hataları ortaya çıkarttıkça da takdir edileceklerini veya karşısındakine bir şey öğreteceklerini düşünüyorlar. YANLIŞ! Hiç haklı olduğunuzu ispat ettiğinizde karşınızdakinden 'Bana hatalı olduğumu, senin ne kadar haklı olduğunu gösterdin, çok teşekkür ederim' gibi bir söz duydunuz mu? Ya da sizin haklı olmanızın bedelini karşınızdakinin ödediğini... Mümkün değil! İşin gerçeği; hepimiz hatamızın gözümüze sokulmasından nefret ediyoruz. Dinlemeyi öğrenenler daha çok seviliyor. Dinlendiğini bilmek ve duyulmak; insanoğlunun en büyük isteklerinden biri. Hepimiz fikrimize saygı duyulmasını ve anlaşılmayı istiyoruz.
EGOLARIN ÇATIŞMASI Burada söylemek istediğimiz; savunduğunuz konudan vazgeçmeniz, herkese ve her şeye boyun eğmeniz değil tabii. Ancak savunmaya çalıştığımız pek çok konunun ölüm kalım meselesi olmadığını, egolarımızın çatışması olduğunu hatırlatmak istedim. Bazen gerçekten haklı olmayı istiyoruz veya haklı olmaya ihtiyacımız var. Problem olan; egomuzun üste çıkması, kontrolü ele alması ve ilişkilerin ego çatışmasına dönüşmesi... Birisinin kendisini kötü hissetmesi pahasına kendinizi iyi hissetmeye çalışmak, tartışma sonucunda sizi zaten kötü hissettirecektir. İlk konuşacağınız kişide deneyebilirsiniz. Birisi bir konuda fikrini söylerken, 'Bence ..... daha önemli' diye lafa atlamak yerine, dinleyin. Hayatınızdaki insanlar kendilerini daha az savunacaklar ve size daha sıcak yaklaşacaklar. Fokusu kendinizden alıp, kendinizi bir başkasının yerine koyabilmek, onun problemlerinin, bakış şeklinin, endişesinin, kendinizinki kadar geçerli olduğunu anlayabilmek ve aynı anda da o insana karşı hâlâ daha yakınlık hissedebilmek... Bunun pratiğini yapmaya başladığınızda, ego çatışmasından daha tatmin edici olduğunu anlayacaksınız. Etrafımızdakilere gösterdiğimiz şefkat, bakış açımızın genişliğinin artmasını sağlar.
SABIR BULAŞICIDIR Sizin tavrınız değişince ayna gibi karşınızdakinin de tavrı değişir. Sabırlı olmak için küçük küçük pratikler yapın. Mesela bir tartışmaya başlamadan önce 5 dakika, sabırlı olacağınızı, kendinize, kendinizi ispat ihtiyacınız olmadığını hatırlatın. Kendinizi zorlamadan 5 dakika dinleyin; vücudun yüklenmesine bilinçli olarak izin vermeyin. Bu tip küçük küçük pratiklerle aslında kapasitenizin sabırlı olmaya düşündüğünüzden çok daha fazla izin verdiğini fark edeceksiniz.
Elvan Demirkan
|