|
|
Hep aynı ama bambaşka biri
Ajda Pekkan yeni albümüyle birlikte her zamanki gibi, görünümünü değiştirdi. Öte yandan, yıllar geçse de hiç değişmiyor o. Belki böyle olmasa onu estetik ameliyatlarıyla değil, güzelim şarkılarıyla anacağız.
Her yaşın güzelliği
Ajda Pekkan, bir şarkısında, "Her yaşın ayrı bir güzelliği var," dese de buna pek inanmıyor galiba. Oysa şu olgun yaşında, gençliğindeki kadar iyi bir şarkıcı ve daha hoş bir insan. Biri ona, "Bırak varsın geçsin yıllar, bitsin artık bu korkular," dese fena mı olur?.
Ajda Pekkan yıllardır hayatımızda. 60'larda Ayten Alpman, Erol Pekcan gibi önemli müzisyenlerin sahne aldığı, İlham Gencer'in Çatı kulübünde söylemiş. Gönlü müzikteymiş ama 1963'te, zamanın ünlü dergisi Ses'in artist yarışmasına katılıp kazanmış. Erkeklerde birinci Ediz Hun, Hülya Koçyiğit ise onun ardından ikinci. Böyle iddialı bir yarışma yani. Birkaç film de çekti ama esas olarak Türkiye'nin en iyi şarkıcılarından bir oi. Türkçe popun en güzel şarkılarını onun sesinden dinledik; aklıma hemen Şehrazat'ın, Yaz Yaz Yaz'ı geliyor. Ayrıca Türkçe okuduğu birçok yabancı şarkıyı aslından daha iyi yorumladığı vakidir; Mario Geosy Capuano'nun bestesi Uykusuz Her Gece, örneğin. Ve tabii efsanevi I Will Survive'ın Türkçesi; Bambaşka Biri. Bu parçaları bu kadar gerçek ve iyi şarkılar haline getiren önce Ülkü Aker'in ama sonra ve daha önemlisi Fikret Şenes'in yazdığı sözler muhakkak ki. Ama o da hepsini hakkını vererek okudu, hayatımıza soktu. Uzun yıllar, Kimler Geldi Kimler Geçti mal edildi ona en çok. Cazibeli her kadına yakıştırılan, onun da kendine gayet güzel yakıştırdığı çapkınlığı yüzünden belki. Ajda Pekkan, özel hayatı ve özel hayatın nasıl yaşanması gerektiğiyle ilgili fikirleri konusunda hiçbir zaman ikiyüzlü olmadı. Bütün 'sanatçı'ların, hiç olmazsa 'nişan' yapma zorunluluğu hissettiği günlerde, sevdiğiyle birlikte olmak için formalitelere girme zorunluluğunu eleştirdi, örneğin. Çok evlendi, çok sevgilisi oldu ama belki de, "Arkanı dön ve çık," derken bu kadar inandırıcı olmasının sebebi budur.
BARDAĞI BİLE VAR Bir kadın için bir erkeğe kapıyı göstermek sadece duygusal olarak değil, maddi olarak da zor bir iş çünkü kadınlar, dünyanın her yerinde her şeyden önce ev kadını olmak zorunda, erkeklerden daha az kazanıyor ve ayrılıklarda çocukların bakımı onlara kalıyor. Bir kadın bir erkeği terkedecekse, bu şarkının İngilizcesi de, Türkçesi de güç verir ona. Ama Batı kültürünün bulaştığı her yerde, eşcinsellerin en sevdiği, şimdilerde moda olan terimle, kült parçaları oldu bu. Ajda Pekkan için geylerin en sevdiği şarkıcı denmesinin bir sebebi de bu parçayı bu kadar iyi söylemesi olabilir. Lambda'dan Bawer ise bu kanıyı paylaşmıyor, "Hayatımda hiç ajdacı olmadım. Ajda fanı gibi davranmadım, davranamadım. Geyler Ajda sever atasözü bence yaratılmaya çalışılan gey prototipin ürünü. Çevremde Yıldız, Hande, Sezenci çok ama Ajdacı sadece gey sitelerinde ve forumlarında var. Bir de Ajda'nın zengin gey dostları nedeniyle de bu tip yargılar oluştu gibi geliyor. Ajda'nın bardağı belki ama Pekkan'ı hayır," diyor. İnce belli ama biraz irice ajda çay bardaklarını hatırladınız değil mi? Müzik eleştirmeni Naim Dilmener de benzer görüşte; "Pekkan'ın mail gruplarında ortaya atıldı bu konu ilk. Ya da ben ilk orada duydumokudum. Açık Radyo'daki Dünya Dönüyor programıma ve Babylon'daki Dünden Bugüne Pop gecelerime gelen Ajda Pekkan isteklerinin çokluğuna- yoğunluğuna (yani bu şarkıları isteyenlerin çeşitliliğine) göre söylersem, bu 'teori' biraz zorlama. Ama şu çağda asıl 'zorlama' (ya da 'dayatma') da galiba bu 'bakış'ın bizzat kendisi. Yani 'insan'a bakarken hâlâ bu tür bir 'çerçeve'den bakılabilmesi." Bir yandan da, Ajda Pekkan kadar fiziğini değiştirebilmiş birisinin en azından travesti ve transsüksüllere ümit vermesi akla yakın geliyor. Fakat onun kadar iyi bir şarkıcının estetik ameliyatlarıyla anılması kendisinin kendisine ve bizim ona yaptığımız büyük bir haksızlık. Daha yirmili yaşlarında, sahneye falan çıkmadıkları halde birkaç defa bıçak, sayısız kere de enjeksiyon altına yatanlar, fön makinesine diyalizmişçesine bağımlı olanlar onun yaşına geldiklerinde ne yapacaklar acaba? Hem bir biçimde hep sade oldu Ajda Pekkan. Hep biraz 'Parisienne', özenilmiş ama abartılmamış bir şıklık. Dansı, özellikle göbek atması Nesrin Topkapı'dan ders almış Batılı kadınları andırır; hoca iyi ama işte, kalça bölgesi, çocuklukta ya da genetik olarak elde edilen o kıvraklığa sahip değil. Bir ara nedense moda olan, yabancı aksanlı Türkçe'yi o kadar iyi kıvırmasının sebebi bu Batılı hal olmalı; ne de olsa babası deniz binbaşısı, muasır Batı medeniyetiyle olan bağlarımızı askerlere emanet değil mi?
SADECE ŞARKI SÖYLESE... Gençken konuşmakla arası hiç iyi olmadı. O kadar ki, birçok gazeteci, örneğin Yalçın Pekşen, onu saçmalatarak ün yaptılar. Ama artık öyle değil. Dünyayı olgun bir kadının gözleriyle görmeyi, kendisiyle alay etmeyi, Türkçe konuşurken biraz olsun Türkçe kelimelere başvurmayı öğrendi. Hep biraz başka biriydi, şimdi gerçekten bambaşka biri. Ve en önemlisi; şarkı söylemeyi bıraksa bile şarkıları yanımızda kalacak. Birine kapıyı gösterirken, geçmiş aşkları anarken, palavralara gülüp geçerken, hür doğduğumuza göre hür yaşamamız gerektiğini farkederken... Daha ne olsun?
AYŞE DÜZKAN
|