|
|
|
|
|
|
'Kanser olunca eşim beni istemedi'
Bir dönemin sevilen şarkıcısı Asu Maralman, birkaç yıl önce yakalandığı lenf kanserini arkadaşlarının ilgisi sayesinde yendi. Sanatçı dostlarının ricasıyla sahneye bile çıkıyor.
Bir dönem şarkılarıyla ortalığı kasıp kavuran Asu Maralman, Silvia Bursalıoğlu adıyla 20 Şubat 1948'de Bakırköy'de, Ermeni bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Müzik aşığı bir soprano olan annesi Mersedes Bursalıoğlu'nun isteğiyle ağabeyi ve ablası gibi beş yaşındayken piyanonun başına oturtuldu. Ama küçük Silvia bu durumdan pek hoşlanmayınca yedi yaşına kadar piyano eğitimine ara verildi. Annesi, Silvia'nın operada söylemesini ve piyano virtüözü olmasını istiyordu. Sekiz- dokuz yaşındayken korolarda şarkı söylemeye başlayan küçük Silvia, 14 yaşına geldiğinde Jirayr Çarkçı'dan şan dersleri almaya başladı. Ama onun gönlü operadan yana değildi. Bunu fark eden hocası "Gırtlağını yanlış kullanıyorsun, ya pop yap ya da şan söyle, ikisi bir arada olmaz," dedi. İtalyan Lisesi'nde okuyan Silvia, annesini hayal kırıklığına uğratma pahasına tercihini pop müzikten yana yaptı. Mersedes Bursalıoğlu, kızını bu yüzden hiç affetmedi. Herkes ekrana çıkan kızını "Bravo!" diye desteklerken, annesi tepkisini "Yazıklar olsun sana, yaptığın iş mi? Üç akorluk parçaları okuyorsun ve buna da başarı diyorsun," diyerek gösteriyordu. Asu Maralman annesinin bu yaklaşımının hayatını nasıl etkilediğini bugün şöyle anlatıyor: "Annemin bu sözleri nedeniyle hiçbir zaman yaptığım işten tat alamadım. Çünkü bunlar bana çok olağan geliyordu, belki bir arya okumak beni çok daha memnun edebilirdi. Ama popu seçtiğim için de hiç pişmanlık duymadım."
ADINI FERİD EDGÜ BULDU Orkestralarda solist olarak çalışarak, okul parasını çıkarmaya çalışan Silvia'dan önce ablası Azad Bursalıoğlu, Nova Bella ismiyle meşhur oldu. Ablasına vokalistlik yapan Silvia da onun soyadını kullanmayı tercih etti ve adını Silvia Bella olarak duyurmaya başladı. Silvia Bella bir süre sonra plakçılardan teklifler almaya başladı. O dönemde plak çıkaran herkes saçlarını sarıya boyatıyor, takma kirpikler kullanıyordu. Plakçılar Silvia'dan da aynı şeyleri yapmasını istedi. Ama o siyah saçlarından, dümdüz elbiselerinden ve tulumlarından vazgeçmedi. Dört yıl sonra kendisini olduğu gibi lanse etmesini kabul eden bir plakçının tek isteği, kendisine Türkçe bir isim bulması oldu. O dönem yakın arkadaşı olan yazar Ferid Edgü oturdu ve Silvia için çeşitli isimler çıkardı. Silvia içlerinden en çok Asu'yu ve Maral'ı beğendi ve plakçısına "Benim ismim Asu Maral olsun," dedi. Plakçısı da "Asu Maral havada kalıyor, sonuna man ekleyelim Asu Maralman olsun," deyince 26 yıl Silvia olarak yaşamını süren genç kadın için, Asu Maralman olarak yeni bir hayat başladı. Tabii bu isim başına dert olmadı da değil. Halk onu zaman zaman Asuman Alman, Asuman Arman da yaptı.
'DİKRAN'A TOKAT ATTIM' Orkestralarda solist olarak çalışırken Asu Maralman'ın iş arkadaşları hep erkeklerdi. Tabii kendisi de genç bir kız olduğu için erkek arkadaşlarından ilgi görüyordu. Ama onun tepkisi hiç de beklendiği gibi olmuyordu: "Hoş bir kızdım, erkekler ufak ufak yeşilleniyorlardı. Hep, bana sulanmayın anlamında 'Hareketine dikkat et, aman ha,' derdim. Kendimi böyle korumaya çalışıyordum. Ama bunun sonunda çok matrak bir şey oluyor, bu sefer koca bulamıyorsunuz." Bu koruma çabalarından o dönem iyi arkadaşı olan Dikran Masis de payına düşeni almış. Dikran Masis bir gün bir bardak vermut içince Asu Maralman'ı öpmek istemiş. Sonrasında olanlar ise Dikran Masis için çok hayırlı olmamış: "Dikran'a bir çaktım, yıldızları saydı. Şimdi zaten kendisi de 'Yıldızları ilk Asu'yu öpünce saydım,' diyor." Asu Maralman'a 'Peki ilk eşiniz Orhan Şevki sizden korkmadan açılma cesaretini nasıl buldu?' diye soruyorum. Maralman'ın cevabı şöyle oluyor: "Ona iki tekme attım öyle evlendik." Tekmenin hikâyesine gelince... Aynı orkestrada solist olan Maralman ve Şevki, ilk gördüklerinde birbirlerini hiç beğenmemişler. Ama zamanla çok iyi iki arkadaş olmuşlar. Bir gün aynı masada otururken Orhan Şevki yanındaki bir başka kızla flört edince, Maralman masanın altından bir tekme atmış. Şevki hiç aldırış etmeyince bir tekme daha atmış ve bu ikinci tekmenin sonu evliliğe kadar uzanmış...
'KEŞKE 10 TEKME ATSAYDIM' Sanatçı 12 yıl evli kaldığı Orhan Şevki için bugün 'İki tekmeyle 12 yıl evli kaldık, keşke 10 tekme atsaymışım,' diyor. Yıllar sonra evlendiği ikinci eşi Mehmet Oylumlu'dan da ayrılan Maralman, evliliklerinin bitmesine kendisinin neden olduğunu söylüyor: "Belki ben evliliğe göre bir insan değilim. Çünkü ikinci evliliğimi de götüremedim. Ama suç bir kişide olamaz, iki tarafın da suçları vardı." "Peki erkekler sizi üzdü mü?" diye sorunca, cevabı sitemkâr oluyor: "Kocalarım üzdü. Kocalarıma çocuk gibi baktım, yanlışlık da buradaydı. Çocuğum yoktu ve onlara annelik yaptım. Ben kocalarımdan ekmek bile talep etmemiş bir kadınım. Yani kocalarımın karısı olamadım, onlar benim karım oldu."
EYLEM BİLGİÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|