|
|
'Aslında ilk kez bütçe yapmak zorunda kaldım'
Artık yakıt bitti, parasını nereden bulacağız diye çabalamam gerekmiyor. Bize ayrılan bütçenin içinde rahat hareket ediyorum.
- Devletin kısıtlı olanaklarıyla çalıştığınız günleri, bugünle kıyaslar mısınız? - O zamanlar da sponsorlar sayesinde her serginin ardından müzenin bir tarafını tamir ettirirdim. Sergi salonunun dışında bütün müze baştan aşağı badana olurdu, her seferinde bir bahane bulup tuvaletleri yenilerdim. Son bir derdimiz olmuştu. Klima istediler bizden. O zaman Türk müzelerinin çoğunda yoktu, belki hala da yoktur. O bahaneyle ben ne kadar sponsor varsa bulup, klima tesisatı kurdurtmuştum. Onun için, buraya geldiğimde arkada bıraktığım Devlet Müzesi, başladığım Devlet Müzesi değildi. Pek çok devlet müzesinin sahip olmadığı depolara, bir düzene sahip iyi bir müzeydi.
- Ama enerjinizin büyük bölümünü bunlar alıyordu, şimdi bunları düşünmüyorsunuz. Yadırgamıyor musunuz yeni imkanlarınızı? - 20 sene önce olsaydı farklı olurdu, şok olabilirdim. Gene de beni şaşırtan çok şey oluyor. Bir kere, Sabancı Üniversitesi'nden gençlerle çalışma imkanı verildi bana. Çok iyi yetişmiş, heyecan dolu, bir şeyler öğrenmeye hevesli, yurt dışında eğitim yapmış bir sürü genç insan var burada. Tesadüfen değil, isteyerek gelip, yolunu bulmaya çalışan bir sürü aydınlık kafalı çocuk. Bu bana müthiş heyecan veriyor. Muhattaplarınız, yeri geldiğinde dertlerinizi anlattığınız insanlar, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinin kadrosu.
- Donanımları ne boyutta bu müzenin? - Artık 'yakıt bitti, parasını nereden bulacağız?' diye çabalamadan, bir bütçenin içinde rahatça hareket etme imkânımız var. Ama asla har vurup harman savurmadan. Doğrusunu söyleyeyim, ben aynanın öbür tarafına geçtim. Hayatımda ilk defa bütçe yapmak zorunda kaldım. Çünkü devletteyken her sene bir bütçe yaparlar, size sormazlar, sorsalar bile söyledikleriniz kaale alınmaz. Devletin dar imkânlarından ne düşerse payınıza o gelir. Yoksa yok dersiniz, kıvranmaya başlarsınız. İyi değildir, bir kağıdını on kere kullanırsınız, kalemleri başka yerlerden bulursunuz. Yani saymakla bitmeyecek kadar küçük ayrıntılarla gününüz geçebilir. Bunları düşünmüyorum şimdi. Pek çok şey kendiliğinden hallediliyor. Yani ayrıntılarla uğraşmaktan kurtardı beni burası.
- Hedefiniz? - Ben bu müzeyi bir dünya müzesi haline getirmek için çabalıyorum. Buranın dünya kültürlerinin buluşma yeri olması lazım. Bu alt yapıyla bunu yapamazsak ayıp. Biliyorsunuz Doktor Filiz Çağman da bizimle çalışıyor. O da çok değerli bir insan.
- Bir de dev bir danışma kurulunuz var? - İlk kez bu hafta sonu toplanıyoruz. Dünyanın bütün büyük müzelerinin direktörleri... Paris, Viyana, St. Petersburg müzeleri gibi bütün dünyanın dev müzelerini uzun yıllar yöneten, bu işin peygamberi sayılan insanlar. Bir tür beyin fırtınası. Bu müzenin gelecek misyonunu, aramızda nasıl bir ilişki gelişebilir, nasıl bir eser, sergi alışverişi gerçekleştirebilir, bunları oluşturmaya çalışıyoruz. İlk defa yapılıyor böyle bir şey.
- Sanatta globalleşmemi? - Artık bir Alman müzesinin başına, bir İngiliz , Paris'tekinin başına İsveçli gelebiliyor. Uzmansanız artık size her yerden talep var ve bilginizi her yere taşıyabiliyorsunuz. Bu dev insanlardan, dev isimlerden, dev kurumlardan yararlanmamız, onların bilgilerini Türkiye'ye taşımamız gerekir. Aramızda işbirliği sağlayacak, partnerlik görüşmeleri bunlar. Bütün bunların sadece Sabancı Müzesi'ne değil, bütün Türkiye'ye yeni ufuklar açacağını düşünüyorum.
|