|
|
Aileler artık ruh sağlığı konusunda daha bilinçli
Geçen hafta katıldığım 16. Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Kongresi'nin ana teması bebeklikten erişkinleğe ruh sağlığıydı. Yerli ve yabancı katılımcılar Antalya Belek'te buluştu ve konuştu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin ev sahipliği yaptığı bu buluşmanın organizasyonunu Misyon Turizm üstlenmişti. Doğrusu her şeyin düzenli gitmesinde Misyon'un, özellikle de Alper Bey'in ve Funda Hanım'ın katkılarını unutmamak gerekir. Bu sakin ortamda neler konuşulduğuna gelince; bebeklikten erişkinliğe, ruh sağlığı alanındaki yeniliklerden bahsetmek gerekir. Amerika'dan gelen Prof. Dr. Joseph Biederman, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun bebeklikten erişkinliğe nasıl sürdüğünü, tedavi edilmesinin önemini, tedavi edilmediği zaman ergenlik döneminde davranış bozuklukları, alkol ve madde kullanımı gibi sorunlara yol açtığını kendi çalışmalarıyla aktardı. Ayrıca kullanılan ilaçlardan ve ilaç tedavisinin öneminden bahsetti. Kanada'da yaşayan Prof. Dr. Atilla Turgay da bu konuşmaya önemli katkılarda bulundu. Benim de içinde olduğum Türkiye'den bir grup akademisyen, bu konudaki deneyimlerini ve çalışmalarını aktardı. Yine yurtdışından gelen Dr. Stafford ve Doç. Dr. İlgi Ertem ise bebeklerin ruh sağlının değerlendirilmesinin önemini vurguladı. Bebeklerin ruh sağlığı sorunları olmayacağına dair yanlış inanış, erken saptanabilecek sorunların gözden kaçmasına neden olabilir. Nasıl değerlendirme yapılacağı ve aile ile işbirliği, bu oturumlarda tartışıldı. Ayrıca otizmin erken tanınması ve karışabileceği sorunlardan ayrılması, neler yapılabileceği konuşuldu. Çocukluk depresyonu, kaygı bozuklukları gibi konuların yanı sıra, koruma altındaki çocuklar ve çocuk mahkemeleri de tartışıldı. Bu konuda hızla ve kesinlikle yapılması gereken çok şey olduğu kesin. Bu kongre her yıl yapılıyor. Ülkemizde çocuk ruh sağlığı alanında uzman sayısının hala çok az olduğunu, buna karşın iyi şeyler yapıldığını, özellikle de ailelerin çocuk yetiştirmede sadece beden sağlığının değil, ruh sağlığının da önemli olduğu konusunda bilinçlendiklerini söylemek gerekir. Seneye yapılacak toplantıda, daha olumlu gelişmeler olması dileğiyle, program için ben kongreden erken ayrıldım; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olduğu için "Babam ve Oğlum" filminin başarılı küçük oyuncusu Ege'nin yanı sıra, yuvadan ve aile yanından çocuklar konuktu atv'de her pazar yayınlanan "Hadi Paylaşalım" programına. Doğrusu gelecek için ne kadar umutlu olabileceğimiz ve çocuklarımıza daha çok borcumuz olduğunu bir kez daha anımsadım. Umarım izlemiş ve sizler de anımsamışsınızdır.
ZEKA GERİLİKLERİ Zekanın işlevlerini olduğu kadar, tanımını yapmak da karmaşıktır. Öğrenme, öğrenilenleri kullanabilme, çözüm bulma ve yeni durumlara uyum sağlayabilme yeteneği, zekadır. O zaman ikinci bir soru çıkar karşımıza; zeka geriliği nedir ve neye göre belirlenir? Aslında tarif edilmeye çalışılan, gelişim döneminde olması gereken uyumsal bozukluklarla, olması gerekenin altındaki zeka işlevleridir. Bu kısıtlılık kişinin akademik ve sosyal alanına yansır. İletişim kurması, kendine bakımı, çalışması, gelişim dönemine uygun gelişmemiştir. Doğumdan itibaren bu geriliği saptamak olanaklıdır. Çünkü zeka geriliğine bazı bedensel gerilikler de eşlik eder. Bebeğin başını tutması, oturması, emekleme ve yürümesinde gecikmeye, konuşma, tuvalet eğitimini geç alma gibi özellikler eşlik eder. Yine de bu evde kendi kendine konulabilecek bir tanı değildir. Birçok başka sorunda benzer belirtiler olabilir ve bunun ayrımını ancak bir uzman yapabilir. Zeka geriliği tanısı koymak için bazı ölçütler gerekir. lOrtalamanın önemli derecede altında zeka işlevselliği, zeka testinde 70 puan ya da altında sonuç alınması. * İletişim, kendine bakma, ev yaşamı, toplumsal- kişiler arası beceriler, olanakları kullanma, kendi kendini yönetip yönlendirme, okulla ilgili beceriler, iş, boş zamanlar, sağlık ve güvenlik alanlarından en az ikisinde yetersizlik ya da bozukluk olması. * Bunların 18 yaşından önce başlamış olması. Bu ölçütlere göre tanımlanan zeka geriliğinin çeşitli düzeyleri vardır. Bu düzeyler testlerden alınan sonuçlara göre belirlenir ve her düzeyin yapabilecekleriyle yapamayacakları söylenebilir. İleri derecede zeka geriliği: (Zeka bölümü düzeyi: 0 ile 20-25): Tam olarak bağımlıdırlar. Genellikle kurum bakımı gerektirirler. Ek bedensel sorunlar da sıktır. Büyüdükçe bazı motor gelişimleri olabilir. Sınırlı olarak kelime kullanabilirler. Ağır zeka geriliği: (Zeka bölümü düzeyi: 20-25 ile 35-40): Konuşma az ve yetersiz, motor gelişim zayıftır. Bakım gerekir. Büyüdükçe konuşma ve ilişki kurma öğretilebilir. Yönlendirmeyle kendi gereksinimlerini karşılayabilirler. Orta derecede zeka geriliği: (Zeka bölümü düzeyi: 35-40 ile 50-55): Konuşma ve ilişki kurma gelişebilir. Sosyal beceriler ve iş için eğitilebilirler. Çok fazla beceri gerektirmeyen işlerde çalışabilirler. Hafif derecede zeka geriliği: (Zeka bölümü düzeyi: 50-55 ile 70): Gerilikleri azdır. Özel alt sınıflarda eğitim görebilirler. Destekle iş ve beceri eğitimi kazanabilirler. Yaşamak için desteğe ihtiyaç duyarlar. Sınır ve donuk zeka: (Zeka bölümü düzeyi: 71-90) Ağır öğrenen çocuklar, özel eğitim gerekmez, geç kavrar, çabuk unuturlar. Birkaç yıl geriden ama normal eğitim alabilirler.
|