|
|
|
|
|
|
'Taşıyıcı anneden çocuk yapıyorum'
Evlenmeden çocuk yapmak için Bulgar bir kadınla anlaşan Metin Arolat'la, bu maceraya nasıl atıldığını konuştuk.
"Kız arkadaşım evlenmeden çocuk yapmıyor, ben de evlenmek istemiyorum. Taşıyıcı anneyi onunla birlikte seçtik. Sevgilim isterse çocuğuma annelik yapabilir."
"Ben çevredeki yozlaşmaya karşı duruyorum. Evlenirsem karımı aldatacağıma gider köprüden atlarım. Bu konuda da gururluyum."
'Benim bebeğimi yapar mısın?'
Metin Arolat: "Bugüne kadar hiçbir kız arkadaşım evlenmeden çocuk yapmayı kabul etmedi. Ben de evlenmek istemediğim için taşıyıcı anne olarak bir Bulgar kadınla anlaştım. Çok yakında suni döllenmeyle baba olacağım".
Biliyorsunuz, röportajlarımda renkli fotoğraf prodüksiyonları yapmayı seviyorum. Konuya uygun eğlenceli çekimler yapmak hoşuma gidiyor. Metin Arolat ile suni döllenme konusunu konuşmaya gittiğimde de aklıma hamile kılığına girmek geldi. Bu, karnıma bir yastık koymak kadar basit bir işlemdi! Hoş, yastık koymasam da karnım zaten hamile gibi duruyor ama! Bu halimle aynaya bakınca içim bir fena oldu, anlatamam. 31 yaşındayım. Koşturmalı, gezmeli, kimi zaman da macera dolu bir hayatım var. Ailemden asla evlenme baskısı görmedim. Aklım fikrim iyi bir eğitim, arkasından da kariyer yapmaktı. Evlilik yüzyıllar kadar, çocuk sahibi olmak ise ışık yılı kadar uzakta...
'BİRDEN İÇİM SIKILDI!' Ama karnıma yastık geçirip aynaya bakınca içimde bir şeyler kımıldadı. Artık geriye doğru sayan biyolojik saatim 'çocuk yap, çocuk yap' diye haykırmaya başladı. Sonra birdenbire gözümün önünden şu sahneler geçti: Sabahlara kadar çocuk sallanılan azap dolu geceler, üzerine bebek maması dökülmüş dizüstü bilgisayarım, boyası geçmiş yarı sarı yarı siyah saçlarım, kuyruğu çekilmekten depresyona girmiş kedim, her gün bir parçası daha kırılan küçük otomobil koleksiyonum, içlerine parmak sokulup sürekli patlatılan hoparlörlerim, artık sadece uyumak için kullanılan çift kişilik yatağım ve sürekli delirmiş gibi bebeğimin mucizelerinden bahsettiğim köşe yazılarım (bkz. Ayşe Arman)... İçim sıkıldı. Hemen o yastığı karnımdan çıkarıp olay yerini koşarak terk etmek istedim. Ama sonra bir de mutlu film geçti gözlerimden. Hayat verdiğiniz o minicik şeyin hastalanınca, acıkınca küçük ellerini ellerinize sarması, ilk adımları, 'anne' demesi, hayatta kendinizden çok bir başka varlığı sevebilme yetisi, iki insanın birlikte yapabileceği ve taklidi imkânsız bir sanat eseri... Benim de kafam en az Metin Arolat kadar karışık bu konuda. Ama Metin, çözümü bulduğunu düşünüyor. Aklıma gelen her şeyi sordum. İşte cevapları...
- Metin, durdun durdun bir çocuk lafı çıkardın ortaya. Bu, her gün karşılaştığımız tarzda bir durum değil. Bir anlamda öncülük üstleniyorsun. - Bu durum, insanın kendi hayatını sorgulaması ile ilgili bir şey. Hayatımda bazı taşları yerine koydum. Sonra da hayatımı önüme koyup, 'Ne yapıyorum ben?' diye düşündüm. Evet müzik yapıyorum, yönetmenlik yapıyorum. Güzel işlerim var, hayatımı istediğim gibi yaşıyorum. Bir çocuğumun olması da her zaman istediğim bir şeydi. Sonra hayattaki tecrübelerimle gördüm ki ben evlilik düşünmüyorum. Bu, evlilik karşıtı olmak demek değil. Çevremdeki evli insanlar çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Ve ben evlenmiyorum diye de, toplumun babalık hakkımı elimden alma yetkisi olmadığını düşünüyorum.
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|