Çekişmeden, inatlaşmadan çözüm bulmalıyız
Gazetenin, gazetecinin yapabileceği tek bir şey var. Olayın haberini verecek, kamuoyunu bilgilendirerek dikkatini çekecek... Koylarımızın, doğal güzelliğimizin korunması açısından da bunu yapmaya çalışıyoruz. İftihar ederek söyleyeyim ki, Sabah en başından bu yana, kıyı ve koy tahribatı ile ilgili tavrını net bir şekilde ortaya koydu. İşin vahametinin de hala gazetemiz kadar kimsenin farkında olmadığını üzülerek görüyoruz... Bugün Pazar Sabah'ta yan sayfada gördüğünüz gibi işe, sadece bir iki koyun tahsisi ile de sınırlamadan tüm Türkiye kıyıları açısından makro düzeyde bakıyoruz... Maalesef tüm Türkiye kıyılarında bilinçsiz bir yapılaşma var. Talana varan yapılaşma bilinçsiz başladı, bilinçsiz bir şekilde de sürüyor... Turizmi en büyük gelir kalemlerinden biri olarak gören bir ülkenin böyle bir yanlışlığa düşmemesi gerekli. Ama düştük. Düştüğümüz yetmemiş gibi sürdürmeye de devam ediyoruz. Üstelik önümüzde betonlaşma ve kirlilik yüzünden gelirlerini, cazibesini kaybetmiş pek çok Avrupa ülkesi dururken. Ülkemizin uzun ve mükemmel bir kıyı şeridi var. Özellikle de Ege ve Anadolu'nun Batı Akdeniz sahilleri dantel gibi. Yapılacak şey basit. Görüntü başta olmak üzere fiziksel kirlilik yaratmadan bu sahillerimizi kullanmalıyız. Onlardan azami derecede istifade etmeliyiz... Şimdiki durum şudur; Şehirlerden arta kalan yerlerde sanayi tesisleri, onlardan kalan yerlerde tatil siteleri, onlardan kalan yerlerde turistik tesisler, onlardan kalan yerlerde balık çiftlikleri... Oysa tüm kıyılarımız arasında hiç değilse yüzde 1- 2'lik bölümünün doğal haliyle bırakılması şart. Güllük Körfezi tamamıyla balık çiftliklerinin işgali altında. Hisarönü Körfezi'nde neredeyse el değmemiş yer kalmadı. Bari Gökova'nın kalan koylarına dokunmasak. Hiç değilse Göcek'teki koyları muhafaza edebilsek... Talana, kirlenmeye bir örnek vereyim. Sığacık Körfezi'nin batı ucunda Gök Liman yada Kokar diye bilinen mükemmel bir koy vardır. Dışarıdan fark edilemeyen iyice karanın içine kadar giren bir koy, ülkemizde eşi yok. Kokar adı da hakim olan adaçayı kokusundan gelir. Buraya bir tatil sitesi yapmaya kalktılar. Sonra ne olduysa engellendi. Şimdi o canım koyu balık çiftlikleri doldurmuş. Kıyısı teneke barakaların işgali altında. Sirkülasyon olmadığı için suyun rengi kahverengiye dönmüş... "Başka yer yok mu?" diye soramıyorsun bile "Balık üretiminden ükemizin geliri ne kadar biliyor musun" diye lafı adamın ağzına tıkıyorlar. Kimse yapmayın demiyor ki, burada yapmayın. İlla da en mükemmel koyun içinde yapmaya mecbur musunuz?.. Turizm Bakanı'nı ile yaptığımız konuşmada kendisine de söyledim. Kıyı ve koyların planlaması için geniş bir çalışma lazım. Askeri, armatörü, balık üreticisi, marinacısı, turizm yatırımcısı, yatçısı, mavi yolcusu, hidrobiyoloğu velhasıl her kesimden uzmanların katıldığı bir kurul oluşturulmalı. Tek tek her noktanın durumu ortaya konulmalı. Ve buralara yapılacak işler için de belli bir kurulun iznine imkan verilmeli. Yoksa bugün Turizm Bakanlığı bir koyu tahsis yoluyla inşaata açar, o vermezse gider Orman Bakanlığı'ndan kiralama yoluyla yine alırlar... Sonra da bizler de dün Bodrumlular'ın yaptığı gibi cennetin talanına nasıl mani olabiliriz diye çırpınır dururuz.
|