|
'Filmdeki çocuk karakter tepki uyandırabilir'
|
|
Geliyoruz, Erdem'in şimdilik son filmi "Beş Vakit"e. Film, yönetmenin çok iyi bildiği bir köyde, Ege'nin Kozlu Köyü'nde çekilmiş. Filmin adı, beş vakit namazdan geliyor: namaz ve namaza çağrı, yani ezan. Filmin hakim mimari öğesi, bu çok sevimli köyün tam ortasındaki cami ve onun minaresi. Bu öğeler (ritm ve mimari olarak) filme nasıl dahil olmuş? "O köyü iyi bilirim. Bambaşka bir köydür. Zaman orada sanki başka türlü akar. İnsanları açık fikirli ve uyanıktır, hoşgörülüdür." Ezan sesini çok sevdiğini, o köy atmosferinde bu sesin bambaşka yansıdığını söylüyor: "Bu ilahi bir şey. Onu duyunca, durup dinliyorsunuz." Erdem, "Ben inanca inanıyorum, inanca saygı duyuyorum" diyor. Filmin özündeki bu dinsel duygunun, ne İslamcılar, ne de laikler tarafından yanlış yorumlanmayacağına inanıyor. "Bu bir inanç filmi değil. İslam kültürü var, ama malzeme yapılmamış. Hepimiz bu kültürle yetiştik. Din ve inanç duygusu, o köyde var olduğu kadar yer alıyor." Bir diğer "tehlikeli" noktanın, çocuk karakterleri olduğunu belirtiyor. İçlerinde iyilik kadar kötülük de barındıran, Türk, hatta dünya sinemasında hemen hiç görmediğimiz karmaşıklıkta çocuk karakterleri var filmde: "Çocuklar filmin ana karakterleri. Ama onlar da neredeyse büyükler kadar karmaşık ve çelişkili karakterler. Tüm çocuklar öyledir. Kötülük yapmasalar da, en azından akıllarından geçirirler. Biliyorum, böyle klasik tiplemenin dışına çıkan çocuklar çizmek biraz riskli, tepki alabilir. Ama başka türlü bu film olmazdı." Erdem, çocukları çok titiz bir uğraşla seçmiş: "Önce İstanbul'da, sonra o yörede binlerce çocuğu taradık, denedik. Hepsi okullarından çıkıp geldiler. Sonunda Yıldız karakteri İstanbul'dan, oğlan çocuklar Ege'den seçildi." Erdem, çocuklarla çalışmanın söylendiği kadar zor olmadığını belirtiyor: "Onlara senaryo vermedim. Sadece çok iyi dostluk kurdum ve her sahneden önce uzun uzun konuştuk. Sonuç sanıyorum çok iyi oldu." Bence de öyle... Filmin görüntüleri olağanüstü, teknik kalitesi süper. Tüm çekimlerin dijital kamerayla yapıldığını öğrenince şaşırıyorum. Erdem, baştan beri işbirliği yaptığı Fransız kameraman Florent Herry'yle çalıştıklarını, teknik ekibin Fransa'dan geldiğini, işlemlerinse burada yapıldığını söylüyor: "Hepimiz endişeliydik. Çünkü bu teknoloji daha iyice yerleşmedi. Ama sonuç olağanüstü oldu. Artık sanırım ki tüm sinema dijitale kayacak. Film yapma maliyetleri düşecek. Ve usta yönetmenlerle yeni gelenler, büyük sermayeyle küçük bütçeler eşit şansla yola çıkacak. Ve sinema git gide demokratikleşecek, herkes kendi filmini çekebilecek." Ve "Beş Vakit" şimdi uzun dünya yolculuğuna başlıyor. Belki Cannes, sonrasında Karlovy Vary, Toronto, Selanik ve birsürü başka festival. Yolu açık olsun...
|