Zanzibar'dan Zanzibar'a...
Anlatmaya ilk nereden başlamalıyım? Zanzibar Adası'nın eteklerine serpiştirilmiş minik yavrularından biri olan Kaplumbağa Adasından mı, Afrika ormanlarının içinden geçen baharat yolundaki geziden mi, tepelerinde perçemleri sallanan uzun boylu Hindistan cevizi ağaçlarından mı, bu ağaçların tepesine "jambo" şarkısını söyleyerek tırmanan Afrikalı yoksul çocuklardan mı?
*** Türkiye'yi kış kıyamet kendi çanağında kavururken, Hint Okyanusu'nun tirşeden başlayarak lacivertleşen sularında kulaç atmanın şaşırtıcı hazzı Kaplumbağa Adası'nı öne çıkarıyor gibi. İkram edilenler içinden yalnızca salata yapraklarına vücutlarıyla ters orantılı o minik kafalarını uzatan dev kaplumbağaları da buna ekleyince doğrusu en lezzetli anıyı bu ada oluşturuyor. Ama bu, ormanın içlerindeki bir lokantada yemek yedikten sonra yürüdüğüm baharat yolunu da çok geriye itmiyor. Karabiber ağaçlarıyla başlayan o ıssız toprak yolda rastladığım, dallarında binbir çeşit baharatın esrarengiz tomurcuklarını taşıyan ağaçlar da unutulur gibi değil.
*** Afrika yoksulluğuyla ters orantılı olan haşmetli bir doğal zenginliği ve bu zenginliği cömert ve zarif bir tarzda sunan sükunetiyle başka diyarlarla kıyaslanmayacak bir ayrıcalığa sahip...
*** Zanzibar'ın isminde bile bir cazibe var... Zanzibar, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti'nin iç işlerinde otonom, dışişlerinde Tanzanya'ya bağlı, orta büyüklükte, altı yüz bin nüfuslu bir ada... Zengin olmak için herşeyi bulunduğu halde yoksulluktan kurtulamayan, Tanrı'nın cennetin nasıl bir yer olduğunu göstermek için yeryüzünde yarattığı olağanüstü güzel bir yer. Hint Okyanusu'nun kıyılarında dizilmiş ama yerlilere pek de yararı olmayan otel zincirleri dolup dolup boşalıyor. Bizim yarıkürede kış iken oralarda yaz... Aslında Afrika'da hep yaz... Yarısı yağışlı yaz, diğer yarısı ise kurak yaz... Başka mevsim yok... Yazdan başka mevsim olmayınca da, her yer "yazlık bir yaşamın" egemenliğinde... Ekonomi ise "çarşı, pazar" ekonomisini bir parmak dahi geçememiş... Kanalizasyonların açıktan aktığı, yoksulların elektrikten mahrum bulunduğu Zanzibar Adası ' n ı n çarşısında dolaşırsanız, sadece tek mal satan çaresiz satıcılara rastlarsınız... Sadece hurma satan, sadece soğan satan, sadece şampuan satan ve bundan bir yaşam çıkarmaya uğraşan onca insan...
*** Tanzanya'da "büyükelçilik yok" ama Türk okulu var... Üstelik hem Zanzibar'da, hem de başkent Dar-es-Selam'da... Yeni bir binaya taşınan Dares- Selam'dakinin açılışına Tanzanya Cumhurbaşkanı da geldi ve sıcak mesajlar verdi... Türkiye belki de iki asır önce yapması gereken bir dışa açılmayı Anadolu esnafıyla gerçekleştirmeye çalışıyor. Ne var ki bunu daha anlamlı ve etkili kılmak, dine ve ırka değil "dünya vatandaşlığı" anlayışına dayanan bir zihniyet ile mümkün gözükmekte... Bu çabanın eskimekte olan mecralarda kaybolmaması, zihniyette yapılacak vites değişikliğiyle sağlanabilir ancak.
*** Kamboçya, Tayland, Dubai, Tanzanya hafızamı farklı dünyaların resimlerini hızla çeken bir kameraya döndürdü... Resimlerin hepsini tab edip ortalığa dökmedim... Bunları albüme yavaş yavaş yerleştirmenin keyfini çıkarmak daha evla... Türkiye'ye döner dönmez, Hadi Çaman Tiyatrosu'ndaki "Yurttaş ve Barış Girişimi" nin "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eyleminin yıldönümü törenine katıldım... Yaratıcı bir elin tertiplediği tören sırasında, Türkiye'nin "karanlık yüzünü" bir kez daha tüm aydınlığıyla gördük... Ardından ölümünün 27. yıldönümü olan Abdi Bey'in vurulduğu yerdeki anıta karanfil koyduk... Sonra da Türk sendikal hareketinin bilgi çağına bakan nadir aydınlık yüzlerinden olan Mustafa Paçal ile Teşvikiye'nin ünlü lokantalarından Zanzibar'a gittim... Belki "tavuk sektörüne" katkısı olur diye kendime "Zanzibar usulü omlet" söyledim... Zanzibar'dan Zanzibar'a bir turun tamamlanması gibi gizli bir planı da usulca gerçekleştirdim böylece...
|