| |
Başbakanla...
Fehmi Koru'nun, başbakanın da katıldığı Feriye Lokantası'ndaki davetinde konuşulanlar arasında beni en çok ilgilendireni, seçilmeleri halinde gelecek dönem için "kişi başına" gelir hedefini başbakanın 10 bin dolara koyması oldu. IMF geçenlerde Türkiye'nin 2004'te 4 bin 256 dolar olan kişi başına gelirinin 2005'te 4 bin 982 dolara yükseldiğini açıkladı. 2006 tahminini de 5 bin 238 dolar olarak belirtti. Başbakan, gelecek seçim döneminin sonu olan 2012'ye kadar bunu ikiye katlamayı planlamakta... Tüm siyasal manevraların "son tahlilde" bireyin "zenginliği ve özgürlüğü" için olması gerektiğine inandığımdan konuşulanlar arasında en çok bu 10 bin dolar hedefi beni heyecanlandırdı.
Kenichi Ohmae, "Ulus-Devletin Sonu" başlıklı kitabında, kişi başına gelirle toplumsal kalkınma arasındaki ilişkiyi ilginç örneklerle kurar. Örneğin, kişi başına gelirin bin beş yüz doların altında olduğu ülkelerde yaygın olan ulaşım aracı bisiklettir. 1500 ila 3000 dolar arasında ise motosiklet... Global ekonomiye, gerek pazar gerekse temel tüketim malları için katılma arzusunun güçlü ve sürekli bir hale gelmesi üç bin dolardan sonra ortaya çıkıyor. Modern otoyol sistemleri, kentsel demiryolları uluslararası ticaret düzeyiyle ilintili. İçme suyu, elektrik, iletişim ve finans gibi altyapı yatırımları; buzdolabının, renkli televizyonların, otomobillerin talep artışı bu dönemde başlıyor.
Ohmae, beş bin dolar seviyesinde olimpiyatlara ev sahipliğinin ortaya çıktığını da hatırlatıyor. Modern uluslararası havaalanları, hızlı demiryolları gündeme geliyor. Refah arzusu yaygınlaşıyor. Beş bin dolardan on bin dolara geçmek ise önemli bir siyasal ehliyet istemekte... Beş bin dolar aşamasında global ekonomiye olan bağların genişlemesine rağmen devletin merkezi kontrolü eskisi gibi katılığını korumaya devam ederse, on bin dolara ulaşmak çok zorlaşıyor. Kenichi Ohmae şöyle yazıyor: "Bir hükümetin 5 bin dolar düzeyinde yaptıkları, o ülkenin on bin dolarlıklar kulübüne ne kadar hızlı ve iyi katılacağı açısından büyük önem taşımaktadır. Eğer hükümet mantıklı ve duyarlı politikalarla global sistemi iyi kullanabilirse, yani kendisini bu sisteme bütünüyle açarsa, refah akmaya başlamaktadır. Eğer tersine, merkezi devlet kontrolünün yönlendirici eline dayanmayı tercih ederek bunu yapmaz ya da yarım yamalak yaparsa, ilerlemesi aksamaktadır." Yazar, kontrolleri gevşeten ve gevşetmeyen ülkelerden de örnek veriyor... Tayvan eklemlenmeyi hızlandırarak birkaç yıl içinde beş bin dolardan on bine çıkıvermiş... Kore ise teklemiş...
Türkiye, globalleşmenin, gereklerini yerine getirmeye ve kişi başına gelirini beş yılda ikiye katlayarak on bin dolara çıkarmaya hazır mı? ABD'deki araştırma şirketi Heritage Fondation ve Wall Street gazetesi tarafından geleneksel olarak açıklanan "Ekonomik Özgürlük Endeksi" ne göre daha epey yol almamız gerekmekte... Ekonomik özgürlük açısından 157 ülke arasında 85'inciyiz. Endeksteki elli kriter, on ana başlık altında toplanıyor: Ticaret politikası, hükümetin mali yaptırımları, hükümetin ekonomiye müdahalesi, para politikası, sermaye akışı, bankacılık, ücretler ve fiyatlar, mülkiyet hakları, düzenlemeler, kayıt dışı piyasa faaliyeti... Bir anda ekonomisini daha da özgürleştirerek kişi başına gelirini beş binden on bine taşıyan Hong Kong, özgür ekonomiler sıralamasının başında yer alıyor. Biz hala Bolivya ve Gürcistan düzeyindeyiz ama "ekonominin en fazla iyileştiği ülke" sıralamasında yedinciyiz.
Hasta tavukları kesip çocuklara yedirmeyi önleyecek toplumsal bilinci sağlayamamış bir ülke olmaktan kurtulmanın en acil reçetesi, sosyo-ekonomik kalkınma... Kalabalık yığınları körkütük bir cehaletin pençesinden alıp katma değer üreten nitelikli birey haline dönüştürecek en etkili ve dişe dokunur konu, toplumsal zenginleşme ve özgürleşme... Feriye Lokantası'nda başbakanlı davetteki en vurucu konu benim için bu 10 bin dolar meselesiydi. Bu konu konuşulurken insan kendini bir mucizenin kapısında duruyormuş gibi hissediyor çünkü.
|