|
|
|
|
|
|
En temel bulaşma şekli "soluma"
Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Durak, kuş gribinin en temel bulaşma şeklinin ''soluma'' olduğunun unutulmaması uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Durak, Türkiye'de, taşıyıcı göçmen kuşlar aracılığıyla geldiği anlaşılan kuş gribinin yok edilmesi işlemlerinde üzerinde durulması gereken en önemli konunun, bölge halkının hastalıkla ilgili doğru bilgilendirilmesi olduğunu söyledi.
Kuş gribinin, solunum yolu enfeksiyonu olduğunu ve kanatlı hayvanlardan insana havaya karışan mikropların solunmasıyla geçtiğini belirten Prof. Dr. Durak, şunları kaydetti: ''Kuş gribinin en temel bulaşma şeklinin soluma olduğu unutulmamalıdır. Ancak pek çok kişi halen kuş gribinin, sadece kanatlı hayvanların
etinin ya da yumurtalarının yenilmesiyle bulaştığını sanıyor. Ancak bugüne kadar dünyada görülen kuş gribine bağlı ölümlerinin tamamı, hastalıklı hayvan eti yendiği için değil, bu hayvanlarla aynı ortamda bulunulduğu ya da onlarla uzun süre temas edilmesinden kaynaklanmıştır.
Hastalıklı kanatlı hayvanın taşınması, kesilmesi ya da parçalanması sırasında virüsün bulaşması engellenirse, etinin en az yarım saat süreyle pişirilip yenmesinde bir sakınca yoktur. Çünkü kuş gribi virüsü, yüksek ısıda, dış yüzeyinde bulunan koruyucu proteinin tahrip olmasıyla tamamen etkisizleşir.''
Önlem alınmadan elde taşınması daha tehlikeli
Özellikle vakaların görüldüğü illerde, tavukların koruyucu maske takılmadan elde taşınmasının, hastalıklı tavuğun pişirilip yenmesinden daha tehlikeli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Durak, şöyle dedi: ''Halkın yetkililer tarafından kısa sürede bilinçlendirilmesi, kuş gribiyle mücadelede büyük rol oynayacaktır. Yüze koruyucu maske takarak, itlaf edilmek üzere kanatlı hayvan toplayan görevlilere, çevredeki vatandaşların çıplak elle ve hiçbir koruyucu önlem almadan yardım etmesine izin verilmesi, kabul edilir bir durum değildir.'' Prof. Dr. Durak, hayvanların itlaf edildiği bölgelerde, hayvan sahiplerinin kesinlikle bu işlemden uzak tutulması ve hastalıklı hayvanların sahipleri tarafından taşınmasına göz yumulmaması gerektiğini de söyledi.
"Bütün ülke çalışmalara katılmalı"
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Yaban Hayatı Uzmanı Doç. Dr. Şağdan Başkaya, kuş gribini sadece karantina tedbirleriyle bir yerde tutmanın oldukça güç olduğunu, bütün ülkelerin katılacağı ortak çalışmalar yapmak gerektiğini söyledi.
Doç. Dr. Başkaya, göçmen kuşlarla kuş gribinin Türkiye'ye taşınması olasılığının çok yüksek olduğuna dikkat çekti. Türkiye'nin Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında köprü vazifesi gördüğünü söyleyen Doç. Dr. Başkaya, şöyle devam etti: ''Ülkemiz, göçmen kuşlar için çok önemli bir ülke durumundadır. Ülkemiz üzerinden göç eden kuşların ana göç yolları, Marmara Bölgesi'nden, İstanbul ve Çanakkale Boğazları yoluyla İç Anadolu ve oradan da Amanos Dağları'na ulaşan kuzeybatı-güney göç yolu, Kuzeydoğu Anadolu'da da Artvin merkezde olacak şekilde Samsun'dan Kars'a kadar uzanan bir alandan İran-Irak-Suriye sınırına doğru uzanan kuzeydoğu-güney göç yoluyla Karadeniz'den doğrudan güneye Akdeniz ve İran-Irak-Suriye sınırına uzanan kuzey-güney göç yoludur.''
Doç. Dr. Başkaya, göçmen kuş türlerinin bazılarının kış aylarını Türkiye'de geçiren kış göçmenleri, bazılarının yaz aylarını Türkiye'de geçiren yaz göçmenleri, bazılarının ise sadece gideceği ülkeye giderken Türkiye üzerinden geçen transit göçmenler olduğunu kaydetti. Sonbaharda kuzeyden güneye olan bu göçün, ilkbaharda güneyden kuzeye doğru tersine bir yönde olduğunu bildiren Doç. Dr. Başkaya, şöyle devam etti: ''Kuş gribi için taşıyıcı olarak adı geçen göçmen su kuşları da sadece bir sulak alanda konaklayıp, sonrada doğrudan göç edeceği yere gitmemektedirler. Zira bu kuşlar sadece bir yerde sabit kalmayıp bölgesel sayılabilecek göçler yaparak içinde bulunduğumuz bu kış aylarını geçirmektedirler. Göçmen kuşlar kışlarken bile bir deltadan bir diğerine, bir göletten bir diğerine, bir barajdan bir diğerine, bir akarsu havzasından bir diğerine veya denizden, havalar iyice kötüleştiğinde karalardaki akarsu, gölet, baraj veya göller gibi sulak alanlara yani kilometrelerce uzaklara giderek tekrar geriye dönebilmektedirler. Bu göç olayı bütün bir yıl boyunca hem ülke içinde, hem bölge ülkeleri arasında hem de kıtalar arasında hiç durmadan devam etmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere hastalığı sadece karantina tedbirleriyle bir yerde tutmak oldukça güç olup, bütün ülkelerin katılacağı ortak çalışmalar yapmak gerekmektedir.''
Kuş gribinin yakın geçmişte olduğu gibi sadece Manyaslıların veya bugün olduğu gibi sadece Doğubayazıtlıların sorunu olmadığını ifade eden Doç. Dr. Başkaya, şunları söyledi: ''Ayrıca kamuoyunda şu veya bu bölge daha riskli diye çeşitli sıralamalar yapılması da doğru değildir. Zira eğer hakikaten bu işte göçmen su kuşları önemli bir faktörse, hemen her bölge bu hastalığa yakalanma riskiyle neredeyse eşit oranda karşı karşıyadır. Çünkü ülkemiz üzerinde su kuşlarının uğramadığı yer neredeyse yok gibidir. Bu kuşlar sadece deltalar, göller, barajlar gibi alanlarda değil, çok küçücük su birikintilerinden, karaların iç kısımları ve dağ başlarına kadar hemen her yerdeki değişik yaşam alanlarına küçük gruplar ve hatta bireyler olarak da uğramaktadırlar.''
AA
|
|
|
|
|
|
|
|
|