First Lady Semra Hanım'ın canı kiraz yemek isterse!
Kahveye geldim! Kaptan Köşkü dediğim Balkon'da Bürokrat Esat bey sabah gazetelerini taat ediyor. Yanında ise Kore gazisi, Kıbrıs kahramanı ve mümtaz insan Eyüp beyefendi! Öteki köşede ise Devletin Polisi Asım eski güzel günlerden anılar anlatıyor. Şimdi emekli. Ama ne de olsa bu ülkenin en büyüğünü yıllarca korumuş ya!..
BİR KOŞU KİRAZ! Konuyu dağıttım; "Asıl senin korumaya ihtiyacın var. Turgut beyi her zaman sürekli Semra anne korudu!..." Asım inceden bozuluyor. "Kazım efendi" dedi. "Konu koruma değil. Konu büyük insan da olsalar da insanların çok özel yönleri..." Asım şöyle bir saçlarını düzelti kendisine bir hava verdi ve sonra da konuyu değiştirdi: "Bir gün Semra annem dedi ki; Oğlum Asım... En güzel kiraz Yıldız yokuşunda, Sait Çiftçi Dispanseri'nin yanındaki manavda olur. Git bana bir kilo al"! Kibar Özcan "Gitmemişsindir" diyor... Masaya çayları getiren garson Fırıldak Daşçı ise "Ben olsaydım koşarak gider gelir 5 dakika da alırdım" diyor. Asım bozuluyor. "Ulan Taşkafa. Dragos'tan Beşiktaş'a bir kilo kiraz için gidip geleceğim!" Böyle diyor ama gülmekten yerde. Konuya dışarıdan müdahale eden 7-8 Erdal Paşa kafa buluyor.... "Bırak bunları yavrum... Sen manava gidersin ne almaya geldiğini unutur geri gidersin..." Asım bir bozuk attı. "Oğlum" dedi "İşi bileceksin işe gitmeyeceksin." Herkes şaşkın şaşkın bakınca gizli formülünü bir sır gibi açıkladı; "Bir kilo kiraz almak için ta Dragos'tan Beşiktaş'a o sıcakta o trafikte gidip gelecek göz var mı ben de?" Garson Fırıldak Daşçı "Ben olsam köşede ki bakkaldan alırdım" dedi. Asım eski günlerini hatırlayıp derin bir iç geçirdikten sonra söylenmeye başladı. "Ben de öyle yaptım Taşkafa!" "Semra annem ne isterse bir anda dışarı fırlıyor, kahvede sohbetten sonra köşede ki manav ve bakkaldan alış verişi yapıp geliyordum" dedi. "Vay be" dedim.. Devletin polisi devletin anasına yalan söylüyor!.. Asım suratıma bir garip baktı ve bir gün "Semra annem de senin gibi 'Vay be' dedi..." Hep beraber 'Yok yaa' dedik. Asım anlattı; "Alış verişten yıldırım gibi dönmüştüm. Semra annem yüzüme baktı, 'Oğlum Asım' dedi; Bizim Mustafa iki saate yorgun bitkin geliyor. Sen ise Dragos'tan, Beşiktaş'a 5 dakika da gidip geliyorsun." O gün Asım'ın ismi derhal Rüzgar Asım olmuş. Türkiye'nin First Lady'si Semra hanım yıllarca Dragos'tan alınan Kiraz'ı Beşiktaş'tan alınan kiraz diyerek yemiş. O anda filo komutanı Ahmet Albay içeri girdi. "Getirin şu cinayet aletini" dedi. Anladım ki tavlayı istiyor. Övünmek gibi olmasın ama benim tavlada ki ismim "Dahi çocuk Beethoven..."
AKLIMIN ZEKATI Tavla oyunu başladı, seyircilerden bahisler de başladı. Bir kenarda oturan Bürokrat Esat bey gözlüklerini indirdi yakın silah arkadaşı Eyüp Efendiye, "Benim aklımın zekatı bunlara yeter" dedi. (İslamda zekat 40'da bir!...) Garson Fırıldak Daşçı çayları tazeledi. İçeri Minik hoca(Aslında kendisi 150 kilodur) ve Balık Ayhan (Kendisi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hem çocukluk hem de futbolda takım arkadaşı) birlikte içeri girdiler. Hemen ardından Cimbom Nebi ile Fener hastası Amerika'lı Blade el ele tutuşarak geldiler. Olacak şey değil..İkisi birlikte bu Pazar akşamı maç seyredeceklermiş. Derken kahveye Deryaloş, Yılmazoş ve Ulvoş girmezler mi.. Sonrası haftaya!.. MESAJ 1; Doktorlar da insandır. Sevinirler ve üzülürler diye yazdım ya... Amerikan Hastanesine gittiğimde o beyaz meleklerin sessiz tepkisi ile karşılaştım. Bana dediler ki yıllardır sana gece gündüz biz baktık!... İnanılmaz utandım, üzüldüm. Bu beyaz meleklere binlerce teşekkür. Özellikle 4.kat ve Onkoloji hemşirelerine minnet duygularımla!. MESAJ 2: Kansere yakalanıp tedavi olanlar. Sakın moralinizi bozmayın. İki yıl dayanın. Çünkü bu hastalığın çaresini bulunduğunun müjdeleri geliyor. Hadi hep beraber dayanalım, teslim olmayalım. Bu konuda yüksek moralli yazılar yakında..
|