|
|
|
|
|
Kutsal emanete sahip çıkalım
|
|
Türkiye zeytin ağacı stoku ile dünyanın ilk beşi arasında. Ancak, Ege sahillerinin baştan çıkarıcı rengini oluşturan bu önemli servet katlediliyor.
Yaz demek tatil demek gibi. Çoğu kez bu tuhaf mevsimsel çakışmayı farkında bile olmaksızın üsteleyip duruyoruz. Oysa her mevsimin, hatta bize soğuk çağrışımlar yapan kışın dahi bir cazibesi yok mudur? Özellikle kışın tatile çıkılabilecek bir dizi hedef bile sayabiliriz. Yani "yaz vakti" vazgeçilmez tatil aralığı olmasa gerek. Örneğin benim favorim sonbahardır. Eskilerin şahane bir tespiti var idi. Ağustosun yarısı zaten sonbahardır diye. Bütün bunları üst üste yerleştirip kısa bir tatil yaptık. Son zamanların gözdesi, gemi turları var ya! Onlardan birisi ile; Silversea. Onun hikayesi gelecek sefere. Bugün konumuz o değil. İnsan Akdeniz'i denizden kat edince bu muhteşem uygarlık çanağını, nerede ise tarihi, yeni baştan kavrıyor. Georges Duhamel, "Zeytin ağacının vazgeçtiği nokta Akdeniz'in sınırıdır" demiş ya. Bir deyiş de şu; Akdeniz, zeytin ağacı ile başlar, hurma ağacı ile biter. İnsan İspanya'dan Fransa sahilini takiben İtalyan Yarımadası boyunca Akdeniz'i kat edince zeytinin nasıl bir nimet olduğunu anlıyor. Zeytinin, zeytinyağının öyküsü insanlığın, uygarlığın da en can alıcı perdesi gibi. Bunu en iyi bilenlerden birisi de biz olmalıyız. Üzerinde 1000 yıldır yaşadığımız topraklar ve yakın çevresi zeytin ve zeytinyağının anavatanı gibi. Kutsal kitaplar, arkeolojik veriler, tümü bize bu mirası zimmetliyor. Peki bu bir talih mi? Evet, bir talih. Çünkü zeytin ve zeytinyağı lezzet, sıhhat demek. Ama aynı zamanda sorumluluk da demek. Hiç kuşkusuz zeytin söz konusu olduğunda bir emanetten söz ediliyor; gelecek kuşaklar için koruyacağımız, muhafaza edeceğimiz bir "kutsal emanet"! Kuzum söyler misiniz gerçekten layığı ile koruyabiliyor muyuz?
YÜKSELEN DEĞERLER Türkiye halen zeytin ağacı stoku ile dünyanın ilk beşi arasındaki yerini muhafaza ediyor. Bu ise çok önemli bir servet. Daha önce de söylediğimiz gibi sadece zeytin ve zeytinyağı mahsulleri ölçeğinde değil. Elbette her iki mahsul de altın değerinde. 21. yüzyıl dünyasının yükselen değerlerinden en önde duranlar, şarap ve zeytinyağı. Dolayısı ile önemli hatalar yapılmazsa gelecek bizimdir. Bir de işin ulusal flora, tabii peyzaj faslı var. Yani bugün Ege sahillerinin el değmemiş baştan çıkarıcı güzelliğinin asli rengini zeytin ağaçları oluşturmakta. Daha doğrusu oluşturmakta idi. Aç gözlü müteahhitlerle para düşkünü yerel yöneticiler el ele, "Türk halkının" manasız yazlık ev temasını çekiştire çekiştire, vicdansızca bir zeytin ağacı katliamını gerçekleştirmekteler... Bu yaz uzun bir aradan sonra, yakın bir dostumun daveti üzerine Bodrum'a, Divan Palmira Oteli'ne gittim. Bir hafta sonu Türkbükü sefasına! Bodrum'un artık öyle noktaları var ki görmek dahi istemiyorsunuz. Muhakkak rastlamış olmalısınız. Hava fotoğrafları gazetelerde çarşaf gibi yayınlanıp duruyor. Vicdan sahibi her insanı yaralayacak gelişmeye 'dur' demezsek gelecek kuşaklar bizi tarif için doğru sıfatı bulmakta zorlanacak! Divan Palmira'da da servis olunan bir "zeytin güzellemesini" değerli dostumuz Gökçen Adar'ın derlemesini sizlere takdim ediyoruz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|