|
|
|
|
|
Obur mu, gurme mi?
|
|
Gurme olmak yakışıklı olmak gibi Allah vergisi bir şey değil.
Oburluk ile gurmelik arasındaki ince çizgi
Gurme olmak 'yakışıklı olmak' gibi öyle kolay bir şey değil. Önce Allah vergisi bir eğiliminiz olacak. Sonra ısrarla damağınızı eğitip geliştirmelisiniz.
Geçenlerde sohbet için bir televizyon kanalına davet ettiler. Kabul ettim; tarih yaklaştığında ayrıntıları görüşmek üzere sözleştik. Çekimden bir gün önce bir hanım kız aradı. Kaçta, nerede olacağımı anlattıktan sonra, "Bir müjdem var. Sizin için stüdyoda bir de mutfak ayarladık. Hem konuşuruz hem de siz bir şeyler pişirirsiniz," dedi. Bunda bir şeylerin yanlış olduğunu fark ettim. "Siz galiba beni bir aşçıyla karıştırdınız. Ben televizyona çıkıp yemek yapamam ki", dedim. Kızcağız çok şaşırdı. "Ama siz gurmeci değil misiniz?" demez mi? Hazır mutfağı ayarlamışken hemen ünlü bir mutfak şefimizi bulup, onu davet etmelerini salık verdim ve kendilerine hayatta başarılar diledim. O güne dek gurme diye anıldığım olmuştu ama ilk kez gurmeci diye bir sıfata kavuşmuş oluyordum. Aslında "Siz gurme misiniz?" türü sorulardan da hiç hoşlanmam. Bu, "Yakışıklı mısınız?" ya da "Zengin misiniz" gibi yanıtı göreceli bir soru. Nasıl ki durup dururken "Yakışıklı mısınız?" diye sorulsa, Adonis gibi yakışıklı olan biri bile "Evet yakışıklıyım" diye kendine kolay kolay övünme payı çıkaramazsa, benim de "gurmeyim" demeye dilim varmaz. Bu, çevrenin uygun görmesi, yakıştırması gereken bir sıfat kanımca.
FRANSA'DAN ÇIKTI Tahmin edebileceğiniz gibi, gurme sözcüğü mutfak kültürünün beşiği Fransa'dan çıkma. Onlar "gourmet" diye yazıp gurme diye sesletiyor bu sözcüğü. Anlamı, yemek ve içme konularında incelikleri takdir eden kişi. Fransızlar'ın bir de "gourmand" yani gurman dedikleri bir tip var ki, o da obur. Aslında oburluk ile gurmelik arasındaki sınırın çok ince olduğunu itiraf ederim. Nitekim yeme içme dünyasındaki bunca yıllık serüvenim sırasında belli bir kilonun altındaki gurmelere pek rastlamadım. Ben de kendi adıma kamuoyunun gözündeki şablona uygun biri olduğumu söyleyebilirim. Türkçemizde gurme sözcüğünün karşılığı Osmanlı'da varmış. Böylelerine şikemperver deniyormuş. Ama bugün yeni kuşaklar için hiçbir şey ifade etmiyor. Ben yazılarımda yeri geldikçe gurme sözcüğünü "lezzet avcısı", "yemeksever", "mutfak dostu" gibi kavramlarla karşılamaya çalışıyorum. İşin kötüsü, tüm yeme içme ile ilgili yazılar yazan ya da bu tür dergilerde çalışanlara gurme deniyor olması. Örneğin bir yiyecek ürünü için düzenlenmiş basın toplantısına bir grup gazeteci ile birlikte girerken içerden birisi "gurmeler geldi" diye seslendi. Gurme olmak, "yakışıklı olmak" gibi öyle kolay bir şey değil. Bir defa Allah vergisi bir eğiliminiz olacak. Sonra ısrarlı biçimde damağınızı eğitip geliştireceksiniz. Tabii bu profesyonelce yapılan bir şey değil, bir hobi. Ama yine de kendinizi daha iyi lezzetleri arayıp bulmaya adamanız gerekli. Yakışıklı biri için fiziği önemli olduğu gibi, bir gurme için de önemli olan damağı, onun tat alma becerisidir. Her ikisi de kendilerince önemli olan bu özelliklerini korur, geliştirir. Gurmelerin piri olarak M.Ö. 117-57 yılları arasında yaşamış Romalı komutan ve vali Lucius Licinius Lucullus kabul edilir. Lucullus aynı zamanda komutan olarak geldiği Ordu yöresinden kirazı ve yine civar bölgelerden kayısıyı Avrupa'ya götüren kişi. Lucullus ile ilgili birçok anekdot var. Emekli olduktan sonra Napoli'de görkemli bir ev yaptırmış. Bahçesindeki denize tünellerle bağlı havuzlarda en nadide balıkları, deniz ürünlerini yetiştirirmiş. Ama her tarafı açık binayı gören bir dostu, "İyi ama kış gelince ne yapacaksın?" diye sormuş. "Benim leylekler, turnalar kadar da aklım yok mu? Ben de mevsimi geldiğinde evimi değiştireceğim, Roma'ya gideceğim", yanıtını vermiş. Yazlıkçıların da öncüsü sayılan Lucullus'un ziyafetleri dillere destan. Bir gün aşçısına çok masraflı bir ziyafet hazırlamasını emretmiş. Aşçı, "Ama bu akşam siz tek başınasınız, başka kimse yok ki?" diyecek olmuş. Lucullus, "Olmaz mı, bu akşam Lucullus, Lucullus'u ağırlıyor" demiş. Bir gurme lezzet uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz, lezzetin peşinden, ne pahasına olursa olsun dünyanın öbür ucuna bile gider. Rahmetli Tuğrul Şavkay bir yerlerden, dünyanın en iyi, en lezzetli kayısılarının Nepal'in belirli bir bölgesinde yetiştiğini öğrenmişti. Evrenimizdeki en ünlü lezzetleri tatmış biri olarak bu kayısıların tadından mahrum kalmayı içine sindiremiyordu. Bir imkan yaratıp Nepal'e gitmek için fırsat kolluyordu. Ama ömrü yetmedi.
LEZZET KOLEKSİYONCUSU İnternette "Ekşi Sözlük" diye site var. 12 binin üzerinde aktif yazarı var. Hepsi amatör. Bu yazarların gurmeleri nasıl gördüklerini merak ettim. Size buradan birkaç alıntıyı aktarıyorum: "Lokantalarda yemek yiyip, keyif üzerine keyif çatıp, sonuna edebiyat ekleyen insanlar" diyor biri. Yani o da gurmeleri yaşamın zevkini çıkaran hedonistler olarak görerek, gurmenin yemek yiyişini salt "keyif üzerine keyif çatmak" şeklinde yorumluyor. Oysa gurmenin lezzet avcılığında keyiften çok damak hafızasına yeni veriler kaydetmek, lezzet koleksiyonculuğu çabası daha ön plandadır. Üstelik gurmelerin çoğu bu tutkularını yazıya dökme şansına ve becerisine sahip değildir. Bir başka alıntı: "Bedavaya pek güzel yemekler yemenizi sağlayan en güzel meslek..." Gurmelik en masraflı hobilerdendir. İyi yemek uğruna harcanan zaman ve paranın haddi hesabı olmaz. Lokanta eleştirmenliği yapan, isimleri ve yüzleri tanınan kişilerden gittikleri bazı yerlerde para alınmaması başka şey, bir gurmenin kendini teşhir etmeden, parasını ödeyerek yeni lezzetler tatması başka. Ve nihayet bu kısa cümledeki son yanlış, gurmeliğin meslek olması. Böyle bir meslek yok. Ancak gurmelik diye bir mesleğin varlığına inananlar çoğunlukta. Örneğin bir hanım şöyle yazmış: "Ben biyoloji mezunu bir bayanım. Gurme olmak istiyorum. Fakat gurmelik kursu nerede alınıyor, kimler tarafından veriliyor ve ücreti nedir bilmiyorum.. Kursu bitirdikten, gerçek bir gurme olduktan sonra kimlerle temasa geçerek iş bulmam lazım?" Sevgili biyoloji mezunu bayan; gurmeliğin ne yazık ki kursu yok. Gurme, damağını bizzat kendisi eğitmek, lezzet dağarcığını kendisi zenginleştirmek zorunda. Her ne kadar televizyondaki genç meslektaşım beni "gurmeci" olarak mutfağa sokmaya kalksa da gurmeler mutlaka yemek yapacaklar diye bir kural yok. Bana sorarsanız, ben kendimi hobim olan yeme içme konularında yazı yazan bir gazeteci olarak niteliyorum. Bana gurme diyenlere ise, "O sizin iyi görüşünüz", deyip teşekkür ediyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|