|
 |
 |
 |
|
| Lüks içki imparatorluğu Lüks içki imparatorluğu
|
|
Dünyanın en bilinen 100 markası listesinde sadece LVMH içkileri üç kez yer almayı başardı. Bu lüks imparatorluğun başında ise 56 yaşındaki Bernard Arnault yer alıyor.
Bir gazetecinin, özellikle de yiyecek içecek dünyası ile ilgili yazı yazan benim gibilerin işi kolay değildir. Ne zaman pahalı bir üründen, lüks bir içkiden, şık bir ortamda yenen yemeklerden söz etsek, hemen "sizin asgari ücretten haberiniz var mı? Vatandaş bunlara nasıl ulaşsın?" yollu tepkiler gelir. Oysa her gün de kerevizin erdemlerinden söz edilmez ki. Edilse bile, elinizi vicdanınıza koyun, eğer bu saygıdeğer sebzemizin kansere kesin çare olduğu gibi sansasyonel bir habere bağlı değilse, kaç kişi onun lezzetiyle ilgilenir? Güzel Türkçe'mizin cuk diye yerine oturan atasözlerine bayılırım. Örneğin "Zenginin malı züğürdün çenesini yorar" sözü ne kadar da doğrudur. Siz bakmayın popülist tepkilere, medyanın tiraj ya da reyting artırıcı bölümü bunun üzerine kuruludur. Lüks, pahalı ve zor bulunur ürünler ile zengin, ünlü, yakışıklı ya da güzel insanların haber  değeri her ülkede daima yüksek olagelmiştir. Bu gibi kişilerle ilgili ayrıntılar okunur, fotoğrafları ekranları, gazete, dergi sayfalarını süsler. Toplumun ilgi odağı olmak artık şirketler için de önemli... Bunun da adına markalaşmak, marka değerini artırmak deniyor. Bir şirket ne kadar markalaşırsa, borsadaki değeri de o denli artıyor. Geçtiğimiz günlerde ünlü ekonomi dergisi Business Week dünyanın en tanınan, en bilinen ünlü 100 markasını içeren bir liste yayınladı. Elektronik, otomotiv, bankacılık, ilaç gibi sektörlerin arasında, yiyecek içecek ürünleriyle dünyaca ünlü firmalara az da olsa bu listede rastlanıyordu. Ancak aralarında sadece biri, LVMH, bu altın listede üç kez yer almayı başarmıştı.
ŞİFRE DEĞİL MARKA
Konunun uzmanı olmayanlara ilk bakışta esrarengiz bir şifre gibi görünen markanın açılmış biçimi "Louis Vuitton Moet Hennesy" belki daha fazla şey ifade eder. Bu markanın ilk  iki kelimesi, Louis Vuitton, bundan yaklaşık iki asır önce, transatlantik gemilerle yolculuk yapan zenginlerin eşyalarını taşıyabilecekleri pahalı bavul ve çantalar yapan bir firmaya ait. Günümüz uçak yolculuklarında bu değerli bavullar transatlantiklerin hamalları gibi özenle taşınmadığı halde, bu marka bavullar o günlerdekinden daha da çok aranıyor. Her sabah şirketin Paris'in "Şanzelize" olarak telaffuz edilen ünlü Champs-Elysees bulvarının V. George bulvarı ile kesiştiği köşede bulunan ünlü mağazasının önünde, daha kapılar açılmadan kuyruklar oluşuyor. Sanki indirime girmiş ucuz süpermarket malları satılıyormuşçasına her biri binlerce YTL değerindeki çantaları kapışmak için özellikle Uzakdoğulu, ancak bir bölümü de Türkçe konuşan hanımlar sabırla kapıların açılmasını bekliyorlar. Bazen izdiham o kadar fazla oluyor ki mağaza yetkilileri satışlara bir süreliğine ara verip içerdeki yağmalanmış malları bir düzene koymaya çalışıyorlar. Her müşteriye tek bir parça  satılabileceği gibi kısıtlayıcı uygulamalar ise binlerce kilometreden bir Louis Vuitton çantası almak için buralara gelenler arasında büyük tepki uyandırıyor. Bu ilgiyi gören LV'nin sadece Paris'teki mağazası değil. Bütün dünyada durum aynı. LVMH kısaltması içindeki "M" harfi ise Moet & Chandon şampanyalarına ait. Bu markanın ardında da dünyanın en büyük şampanya üreticisi yatıyor. Dünyanın ilk ve en ünlü şampanyası Dom Perignon da bu firmanın ürünleri arasında. Firmayı Fransa'nın Champagne bölgesinde 14. yüzyıldan beri yaşayan köklü bir ailenin Claude Moet adlı ferdi, 1743 yılında, bölge merkezi Eperney kentinde kurmuş. 19. yüzyılda aileye damat olarak giren Pierre-Gabriel Chandon da ortak olunca, bu dev şampanya firmasının adı bugünkü haline gelmiş, yani Moet & Chandon olarak anılmaya başlamış. İstatistikler, her saniye, dünyanın bir yerinde bir Moet & Chandon şampanyasının patlatıldığını  gösteriyor. LVMH kısaltmasının son harfi, "H" ise Hennessy markasına ait. Bu da Fransız ordusunda paralı asker olarak çalışan Richard Hennesy'nin adından kaynaklanıyor. Richard Hennesy, Cognac bölgesinde 1765 yılında bir konyak firması kurmuş. Bugün dünyanın en prestijli konyaklarını üretiyor ve her yıl bu lüks içkiden 3 milyon kasadan fazla satılıyor. İşte Business Week dergisinin en tanınmış 100 marka listesinde ayrı ayrı üç kez yer alan da bu üç marka. Yani LVMH, Moet & Chandon ve Hennessy.
SERVETİ 17 MİLYAR EURO
İçki sektöründe Moet & Chandon'a ek olarak Dom Perignon, Veuve Clicquot Ponsardin, Krug, Mercier, Ruinart gibi dünyanın en iyi şampanya markalarının yanı sıra dünyanın en iyi beyaz şarabı olarak bilinen Chateau d'Yquem, İskoçya'nın ünlü Glenmorangie malt viskisi, Arjantin, Avustralya, Kaliforniya'da birçok kaliteli şarap bağ ve üretimevlerinin de  sahibi LVMH. Firmanın toplam ünlü marka sayısı 45 civarında. Bu lüks imparatorluğunun başında ise ortalıkta görünmekten pek hoşlanmayan, oldukça çekingen yapılı, ancak kafasına koyduğu bir markayı ele geçirmeden rahat etmeyen bir kişi yer alıyor. Bernard Arnault... 56 yaşındaki Arnault 17 milyar euroluk servetiyle Fransa'- nın en zengin kişisi aynı zamanda. LVMH'nın yüzde 50 hissesi ona ait. Ayrıca kişisel yatırımlarının da haddi hesabı yok. Arnault mühendislik öğrenimi görmüş. Önce aile şirketinde orta büyüklükte bir inşaat firmasını yönetmiş. Birkaç yıl Amerika'da çalıştıktan sonra Christian Dior modaevinin de içinde yar aldığı Boussac tekstil grubunu satın almış. Ardından lüks markaları toplamaya başlamış. 1990 yılına gelindiğinde, Arnault, artık LVMH imparatorluğunun kayıtsız şartsız yöneticisiydi. Bir piyanist ile evli olan Arnault'nun baş döndürücü yükselişi içinde iki başarısızlığı dikkati çekiyor. Bunlardan birincisi, daha  1980'lerin sonlarından itibaren ele geçirmeyi kafasına koyduğu Gucci modaevini yıllarca süren bir mücadelenin ardından bir türlü satın alamaması. Ancak Arnault'nun bir özelliği de elde edemediği bir firma hakkında kötüleyici konuşmalar yapması. Kedinin uzanamadığı ciğere "zaten kokmuştu" demesi gibi, Gucci'yi alamayan Arnault da "Gucci gerçek büyük markalardan değil. Çok fazla modaya bağımlı. Nakit akışı az", diyerek gönlündeki son bağı da kopardı. İkinci kez başarısızlığı, 1990'- ların sonlarında internet teknolojisine ciddi yatırım yaptığında yaşadı Arnault. Bu sektörde büyük paralar kaybetti. Ancak bu yatırımı kendi özel servetinden yaptığı için başında bulunduğu lüks imparatorluğu bundan etkilenmedi. Görüyorsunuz, lüks, zenginlik ve servet bu haftaki yazımı tümüyle doldurmaya yetti. Üstelik daha pek çok ilginç ayrıntıya da yerim kalmadı. Zenginin malının züğürdün çenesini yorduğu yolundaki atasözü ne kadar da doğru, değil mi?
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
