|
|
|
|
|
|
Kıbrıs sorunun sorumlusu Rumlar ödüllendirildiği için artık daha da uzlaşmazlar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs konusunun ''dramatik'' bir konu olduğunu ifade ederek, ''Kıbrıs konusunda yıllardır çözümsüzlüğün sebebi olan Rum yönetimi, AB üyeliğiyle ödüllendirildiği için artık daha da uzlaşmaz hale gelmiştir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Dış İlişkiler Konseyi tarafından düzenlenen ''21. Yüzyılda Türk Dış Politikası: Küresel Katkı Amaçlayan İstikrar Yaratıcı Güç'' konulu toplantıda konuştu.
Erdoğan, konuşmasının başında, Katrina Kasırgası'nın ABD'de yol açtığı can kaybı ve büyük yıkım sebebiyle duyduğu derin
üzüntüyü dile getirdi. Türk milleti olarak Amerikan halkının elem ve kederini yürekten paylaştıklarını ifade eden Erdoğan, bu tür doğal afetleri Türkiye'nin de yaşadığını, bu acıyı yakından bildiklerini anlattı. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin felaket bölgesine yardımda bulunmayı kararlaştıran ülkeler arasında yer aldığını, maddi ve manevi destekle ABD halkının yanında olduklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, ABD'nin dostu ve müttefiki olduğunudile getirerek, iki ülke ilişkilerinin çok uzun bir geçmişe ve sağlam temellere dayandığını vurguladı. Geçen zamanın, iki ülkeyi, yeni tecrübelerle sınasa da sonuçta sağduyunun ve gerçekçiliğin galip gelmesinin gelecekte ilişkilerin daha da güçlenerek süreceğine işaret ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Terörle mücadeleden geniş Ortadoğu'daki reform çabalarına, İsrail-Arap ihtilafının çözümünden, Irak'taki durumun normalleşmesine,Kafkaslar ve Ortadoğu'da istikrarın sağlanmasından Kıbrıs sorununun halline kadar bir çok konuda ortak çıkarlarımız bulunmaktadır.
Günümüzde Türk-Amerikan ilişkilerinin iyiye gitmediğini düşünenlere, ülkemin yakın tarihini dikkatle incelemelerini tavsiye ederim. Belirlidönemlerde ilişkilerimizde anlaşmazlıklarla karşı karşıya kaldığımız olmuştur. Ancak her defasında bunları aştığımızı ve birliğimizi güçlendirecek adımlar attığımızı görüyoruz.
Ülkelerimiz arasında, kimi zaman hedef aynı olmakla birlikte yaklaşım farklılığından kimi zamansa Türkiye'nin sıcak çatışma noktalarına yakınlığı dolayısıyla daha temkinli olma zorunluluğundan kaynaklanan görüş ayrılıkları yaşanabilmektedir. Esasen bu da gayet doğaldır ve ilişkilerimizin sağlığına, sağlam bir zemin üzerinde yürüdüğüne işaret etmektedir. Şunu unutmamalıyız ki Türkiye ve ABD; güçlü bir ittifak ilişkisi ve paylaşılan ortak değerlerin ötesinde, küresel barış ve istikrarın tesisi için amaç birliğine sahip iki ülkedir. Biz, ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek için kararlılıkla çalışmaktayız.''
IRAK VE KERKÜK
Dünya gündeminde önemli yer tutan ve ABD ile üzerinde sıkça görüş alışverişinde bulunulan Irak meselesine ilişkin Türkiye'nin tutumu hakkında konuklara bilgi veren Erdoğan, Türkiye'nin komşusu Irak'taki gelişmeleri yakından izlediğini ve katkıda bulunmak için gayret gösterdiğini ifade etti.
Demokratik, toprak ve ulusal bütünlüğü korunmuş, komşularıyla barış içinde yaşayan müreffeh bir Irak doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin, başta Komşu Ülkeler Girişimiolmak üzere Irak'ın istikrarını, ülke bütünlüğünü temel alan aktif politikalarını devam ettirdiğini ifade etti. Kerkük'ün statüsü konusunda ise ''Irak'ın geleceği açısından hassasiyet taşıdığı'' kanaatini dile getiren Erdoğan, ''Karmaşık etnik yapısı bakımından Irak'ın küçük ölçekli bir modeli olan Kerkük'ü münhasıran bir kesimin sahiplenmeye çalışmasının, Türkmenler de dahil olmak üzere bu bölgedeki diğer gruplar tarafından hoş karşılanmayacağı aşikardır.
Ortaya çıkabilecek huzursuzluk sadece bu bölgeyle sınırlı kalmayıp, tüm Irak'ı ateşe atacak bir karmaşayı tetikleme riski taşımaktadır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Kerkük'ün geleceğinin ''Türkiye'nin ilgisiz kalamayacağı kadar önemli bir konu'' olduğunu ifade ederek, ayrıca terör örgütü PKK-Kongra Gel'in Kuzey Irak'ta devam eden varlığının Türkiye'nin güvenliği bakımından ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Türkiye'nin içerde gerekli güvenlik önlemlerini zaten aldığını belirten Erdoğan, ancak Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı gerekli önlemlerin alınmasının şüphesiz terörle mücadele konusundaki çabalarınsonuca ulaşmasında tayin edici bir öneme sahip olduğunu dile getirdi. Terörün bir hastalık olduğunu anlatan Erdoğan, bu konuyu ABD'li dostlarla sürekli ele aldıklarını, terörün ortak mücadele halinde gücükırılabilecek bir fenomen olduğunu dile getirdi. Erdoğan, ortak mücadele olmazsa terörün hangi ülkeyi hedef alırsa orada tesirini ortaya koyacağını ifade etti. Terörle mücadelenin önemine işaret eden Erdoğan, 11 Eylül'de ortaya çıkan asimetrik terör tehditlerinin ciddi bir aşamaya ulaştığını söyledi.
Çevresel aşınma ve iklim değişikliğinin yer kürenin dengesini bozduğunu, açlık ve salgın hastalıklar gibi öteden beri var olan sorunların ise artık kabul edilemez boyutlara ulaştığını anlatan Erdoğan, gelişmiş ülkelerin her yıl 1 trilyon Dolar silahlanmaya para harcadığını, bu harcamaların yoksulluğun ve az gelişmişliğin önlenmesiiçin harcanması durumunda kalkınma çabalarına destek verilebileceğini kaydetti. Türkiye'nin küresel kaygılara çözüm üretme yönündeki çalışmalara katkı yapmayı ulusal politikasının önemli bir parçası olarak gördüğüne dikkati çeken Erdoğan, bu amaçla doğal veya insan kaynaklı felaketlerden etkilenen dünyadaki tüm ülkelere imkanlar ölçüsünde insani yardımda bulunma gayreti içinde olunduğunu söyledi.
Türkiye'nin 21. yüzyıla kendine güvenen ve küresel katkı yapmaya hazır, istikrar yaratıcı uluslararası aktör olarak girdiğini belirten Erdoğan, bölgesel ve küresel ölçekte barışın ve istikrarın hakim olmasının Türkiye'nin öncelikli dış politika hedefi olduğunu belirtti.
ABD VE AB İLE İLİŞKİLER
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu hedefe ABD ile yakın ilişkiler, NATO ittifakına üyelik, AB ile bütünleşme, iyi komşuluk ilişkilerinin teşviki, bölgesel işbirliğisüreçlerinde öncülük, zor şartlar altında bulunanlara insani yardım, barışı koruma operasyonlarına katılım, uyuşmazlıkların çözümü ile çatışma sonrası uzlaşma ve yeniden yapılandırma gayretlerine katkı gibi geniş bir yelpazede barışçıl, ilkeli ve etkin bir dış politika izlemek suretiyle ulaşmaya çalışmaktayız. AB ile tam bütünleşme, Türk dış politikası gündeminin öncelikli konularından biri olmakla beraber,özellikle vurgulamak isterim ki ABD ile sahip olduğumuz özel ilişkininbir alternatifini teşkil etmemektedir. ABD ve AB ile ilişkilerimizi birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmek gerekmektedir.''
YUNANİSTAN VE KIBRIS
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, son yıllarda Yunanistan ile gelişenilişkilerin en güzel biçimde gösterdiği üzere komşularıyla mevcut gerginlikleri gidermeyi, daha sağlam ve yaratıcı ilişkiler bütünü oluşturmayı amaçladığını anlatarak şunları kaydetti:
''Yunanistan ile gelişen ilişkilerimizin Akdeniz'de barış ve istikrar açısından taşıdığı önemin bilincindeyiz. Esasen Kıbrıs konusundaki son inisiyatiflerimizin, BM Genel Sekreteri'nin planına verilen desteğin ve somut çözüm arayışlarının arkasında yatan düşüncelerden biri de Akdeniz Bölgesi'nde istikrara katkıda bulunmaktır. Ancak, Kıbrıs dramatik bir hikayedir. Kıbrıs Rum Yönetimi, çözüme katkıda bulunmak yerine, halkının söz konusu planın oylandığı referandumda hayır kararı vermesi için yönlendirmiştir.
Yıllardır çözümsüzlüğün sebebi olan Rum Yönetimi AB üyeliğiyle ödüllendirildiği için artık daha da uzlaşmaz hale gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı başta olmak üzere Türkiye ve bütün dünya artık adil bir çözüme ulaşıldığını görmek istemektedir. Kıbrıslı Rumların izlediği uzlaşmaz siyasetin eninde sonunda bu kuvvetli arzu ve gerçeklerle karşı karşıya kalacağına inanıyoruz.''
'KÜRESEL ADALETİN SAĞLANMASI...'
Başbakan Erdoğan, 11 Eylül sonrasında yaşanan gelişmelerin asimetrik tehditlerle etkin mücadelede askeri imkanlar kadar ''softpower'' (yumuşak güç) unsurlarının da önem taşıdığını ortaya koyduğunu ifade ederek, böyle bir ortamda Türkiye'nin; özel coğrafi konumu, kendine özgü tarihi-kültürel birikimi ve farklı geleneklerin sentezini oluşturan kimliğiyle, medeniyetler arası diyalog konusunda kritik bir rol oynayabilecek durumda olduğunu söyledi.
Erdoğan, umutsuzluğun, açlığın, sefaletin ve haksızlıkların olmadığı bir dünyanın özlemini herkesin duyduğunu dile getirerek, ''Eğer bu bir ütopyaysa o zaman belki de bu ütopyanın peşinden koşmalıyız. Küresel adaletin sağlanması, olmazsa olmaz bir şarttır. Sadece hep birlikte mücadele ettiğimiz terörizmi değil, yeryüzünde şiddet yöntemlerinin kullanıldığı tüm durumların ortadan kalkması ancak bu amaca ulaşılmasıyla mümkün olabilir'' dedi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|