İkinci Bahar
Bizi biz yapan değerleri bu dizide buluyoruz.
Komşuyla dayanışma, kötülük yapana bile el uzatma.
İyi bir televizyon izleyicisi değilim. Özellikle ortalığı kırıp geçiren dizilerle aramın hiç iyi olmadığını itiraf etmeliyim. Ama bunun bir istisnası var. İkinci Bahar. atv'de ikinci gösteriminde de reytingleri altüst eden dizinin başarısının ardında bence yerli, sahici, insani ve usta işi olması yatıyor. Yavuz Turgul gibi usta bir ekip şefiyle yola çıkan ekibin kadrosunda Şener Şen ve Türkan Şoray gibi iki dev ismin olması elbette diziye ilginin ana nedenlerinden biri. Ama dizinin bu kadar sevilmesinin, milyonları yeniden ekran başına bağlamasının ana nedeni öykünün gücünde yatıyor. Türkiye'nin gerçek değer yargıları bu filmde var. Günümüzün moda dizilerindeki bırakalım akla, duygulara hitap etmeyi, güdülere hitap eden reyting kaygılı öykülerinin karşısında klasik bir edebiyat eseri kimliği taşıyor. Bizi biz yapan bütün değerleri bu dizide buluyoruz. Yetimle, komşuyla, zorda olanla dayanışma, kendisine kötülük yapana bile el uzatma... Bu film, beni çocukluğumun İzmir'ine, Eşrefpaşa'sına götürüyor. Komşumuzla yemeğimizi paylaştığımız, sokakta sünnet düğünü yaptığımız, birlikte kavgaya girip birlikte neşelendiğimiz günlere. Komşuluğun en değerli kavram olduğu bir döneme. Akşamüstleri kapı önünde ayçiçeği yenilerek başlayan, akşamları aynı kapı önlerinin çilingir sofrasına dönüştüğü yıllardı onlar. Herkesin sofrası herkese açıktı. Eşrefpaşa o zaman herkesin herkesi tanıdığı, herkesin komşusunun yardımına koştuğu bir mahalleydi. Kimimiz Göztepeli, kimimiz İzmirsporlu idik ama Karşıyakalılar'a karşı aynı mahalledendik. Bugün Türkiye'nin önemli bölümünde hala bu değerler hakim. Daha fazla başarı, daha çok gezmek, daha fazla görünmek uğruna kimilerimizin geride kaldığını sandığımız değerleri İkinci Bahar bize ekrandan bir daha hatırlattı. Şener Şen'in usta oyunculuğuyla can bulan Ali Haydar, mütevazılığı ve sabrı ile kendisine yapılan kötülükleri bile unutarak gelecekten ve sevgiden ümidini kesmeyen sıcacık bir karakterdi. Hanım'ın desteğiyle her zorlukta ayakta kalmasını bilen Ali Haydar, hem içimizden biri, hem de her evin kahramanı oluverdi. Bu dizi gönüllerimize hitap etti. Gönüllerimizde taht kurdu. Gönül zaten bize özgün bir kelime. Batı dillerinde karşılığı olmayan bir kavramı ifade ediyor. Onlar kalbi, gönülü ve yüreği tek bir kelimeyle anlatırken, bu kelimelerin her biri bizde bambaşka anlamları dile getiriyor. Bu dizi gönlümüzü çaldı. Çünkü yerliydi, çünkü sahiciydi. Bu dizide kimse göğsünü, bacağını açmadı; kimse onlarca adamı bir dakikada öldürmedi, kimse mafya babası olmadı. Bu dizinin ardında bugün toplumun en çok ihtiyaç duyduğu huzurun reçetesi yatıyor. Birilerinin çıkıp sadece bu diziyi yapması da kendi başına önemli değil bu açıdan. Bence toplumun da mesajı çok iyi anlayıp evlerini, odalarını bu öyküye açmaları daha önemli. Türkiye'nin bu ortamında bu toplum İkinci Bahar'ı ikinci gösteriminde bile birinci yapıyorsa, ona güven duymamız gerekir. Televizyon tarihinin bu önemli dizisini hayata geçiren başta Türker İnanoğlu, Mustafa Oğuz, Yavuz Turgul olmak üzere, diziye emeği geçen herkese en içten tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum.
|