Beğenilen hanımlar
Saltanat kayığı Esma Sultan Yalısı'na yanaştı. İlk defa görüyorum yakından. İçinden ışıklı, fazla oymalı ama nostaljik ve lüks bir görüntüsü var. İnen yabancı misafirlere baktım. Asırlar öncesinin görkemini yaşamış gibi memnunlardı. Ender Mermerci'nin yabancı misafirleri için verdiği davette etrafıma baktım da bu kadar günün moda çizgileriyle şık ve güzel kadını dünyanın hiçbir yerinde böyle bir arada görmenin mümkün olmadığını düşündüm. Yüksel Behlül Hanım'ın her şeyi yakıştırışına baktım. Uzun yıllardır İstanbul'un en güzel hanımları diye anılanlardan bazılarının doğal soyluluklarına baktım. İçlerinden hayran olduğum bir Ferhunde Verdi Hanım'a baktım. İnceliğine, abartısız şıklığına... Orada da gördüm onu. Birden konuştuğu insanları bırakıp yanıma geldi. "Sizi böyle güzel gördüğüme çok memnun oldum. Rahatsız etmekten çok çekindiğim için çok istediğim halde arayamadım'' dedi kollarımdan şefkatle tutarak. Sohbet sırasında ne yapılıp, ne yapılmadığı belli olmayan genç görünümüne baktım. Günümüzde hanımların kimilerinin yanaklarına ping pong topu konmuş gibi. Dudaklarının su toplamış, aşırı şişmişliği, iğnelerden yüzlerinde yamru yumru bölgelerle bir azmanlaşma, kaşlarının alna değecek kadar kalkık olması gibi hallerin hiçbirisi yoktu. Bunu çok genç yaşlarda Paris'e gidip resim dersleri almasına, bir ressamın yüzdeki harmoni anlayışıyla nasıl güzelleşilir, nerede çirkinleşir bilmesine bağladım bakarken.
GÜZELLİK ÖLÇÜLÜ OLMALI Bir de insanlar estetik uzmanlarla çalışırken aynada gördükleri düz ifadelerine göre bir şeyler yaptırıyorlar. Sonra güldükleri, konuştukları zaman ne oluyor biliyorlar mı acaba? İşte bu yüzden anlattım Ferhunde Hanım örneğini. Lütfen abartıp yamru yumru olmayın! Güzellik bir ölçü işidir. Bir de elli-altmış- yetmiş yaşı yaşamamış gibi, yorgun bakmaması lazım gözün. Her neyse ben ertesi gün bunları yazarken kapı çaldı, kucak dolusu bembeyaz çiçekler geldi. Karta baktım, kısaca "Geçmiş olsun, sizi öpüyorum'' diyordu bu nazik hanım. Ben de ona "Sizin gibi doğru önlemler alarak yaşlanmamak pardon genç kalmak istiyorum'' demek isterim. Şimdi gelelim en hayran olduğum hanımlardan Çiğdem Simavi'ye. Yurtdışında gördüğüm kadarıyla her yerde en tanınan Türk çift olmalarına rağmen hiç bahsetmezler. Paris'te "Boğaziçi Prensesimiz'' diye takdim ettiğimde çok kızardı bana. O hem güzel, soylu, çok zevkli, çok doğal olmasının yanı sıra hem de etrafına ve gençlere örnek biridir. Başında olduğu KÜSAV ülkenin bitmeye yüz tutan el sanatlarını (halıcılık, kilimcilik, seramik, tombak işçiliği eski yazı ustalığı gibi) tekrar canlandırmaya yönelik çalışmalar yapar. Kültür ve sanat özelliklerimizi yabancının takdir edeceği biçimde tekrar düzenleyerek tanıtan, beğendiren yoğun bir çalışmayı hiç üşenmeden ekibiyle seçkin fuarlarda sergiletir. Gençleşmek, güzelleşmek, giyim, kuşam, güzel mekanlarda olmak herkesin hakkı tabii ki. Ama yalnız bununla yetinmeyip eğitim, sağlık, ülke tanıtımı, kültür, sanat konusunda keşke herkes etrafındakilere, özellikle gençlere örnek olsa bir Çiğdem Simavi gibi. Yazdım diye kızacak ama biraz doğru örnekleri hatırlatmak gerekiyor.
|