|
|
Bakırköylü Şair
Bembeyaz saçlı, üç numara tıraşlı, renkli gözlü, göbekli, elli yaşlarında bir hasta devamlı burnunu çekiyor, sigarası emzik gibi hiç ağzından düşmüyordu. Bir gün 'Doktor bey, şiir sever misiniz?' diye sordu. 'Sevmez miyim hiç' dedim. Başladık şiir sohbetine. İnanılır gibi değil, Recep Güngör adlı bu hasta birçok şairimizin onar on beşer şiirini ezbere biliyordu. Yahya Kemal'i, Faruk Nafiz'i, Nazım Hikmet'i, Orhan Veli'yi, Necip Fazıl'ı, Ümit Yaşar'ı, Bekir Sıtkı'yı... Daha önemlisi kendisi de şairdi. Ona sorarsanız, o kara sevdalı bir aşıktı. Ancak doktorların onu şizofren sandığını söylüyordu. O hasta olduğunu kabul etmezdi. Şizofreni hiç değildi. Kendini melankolik şair olarak tanıtırdı. Onun şiirlerini dinleyebilmek için sigara ikram etmem gerekiyordu. Ben saymadım ama günde 16 paket sigara içtiği rivayet edilir. Ne kadar sigara, o kadar şiir... Bir İstanbul ve özellikle Üsküdar şairiydi. Hastanede yaşamı sürdü gitti bir süre daha. Artık dışarıyı çok özlediğini söylüyordu her gördüğümde. Taburcu olmak istiyordu. Kimsesi yoktu. Belki vardı da arayanı yoktu. 1993 Aralık ayının ilk günleri duydum ki şair firar etmiş. Yıllardır hastanedeydi. Onun tanıdığı İstanbul da Üsküdar da değişmişti. Kim bilir başına ne gelecekti? İçim burkuldu. Acı haberi birkaç gün sonra duydum. Eyüp'te bir araba çarpmıştı şaire. Bakırköy'den bir şair geçmişti: Recep Güngör Öztolon. Üstü yazılı bir mezar taşı bile yok.
|