|
|
Yeşilim
1984 yazıydı. Bir cumartesi eşimle alışverişe çıkmıştık. Üzerimde yeşil bir gömlekle kot pantolon vardı. Kalabalığın içinden, ufak tefek, yuvarlanır gibi yürüyen, tıknaz, otuzlu yaşlarda bir hanımın bağırarak üzerimize doğru geldiğini gördüm. 'Yeşilleri giymişsin' diyordu. Eşimi çekiştirerek uzaklaşmasak belki de saldıracaktı. Kalabalığa karıştık. O hala söyleniyordu. Ama neden böyle davrandığını anlayamamıştım. Eşime de 'Herhalde kan çekti, bu kadar kalabalığın içinde geldi beni buldu' diye espri yaptım. Asistandım. Ve başından beri erkek servisinde çalışıyordum. Bir süre sonra bizim birimin kadın servisine geçtim. Bir sabah servise geldiğimde daha kapıdan girerken saldırdı üzerime. O gece yatmış. 'Yeşillim' diyordu bana. Aşk hezeyanı vardı bana karşı. Berabermişiz de ben onu terk etmişim. Öfkesi ondanmış. Eski kayıtlara baktım, bir süre önce ben acil nöbetçisiyken gelmiş. İlk o zaman görüşmüşüz. Hafızamı yokladım, bir türlü hatırlayamadım. Ama o, o günden sonra kafayı bana takmış. Bir süre tedavi olup çıktı. O sırada da benim ikiz kızlarım doğdu. Bir sabah, 'Dün gece nöbette Yeşillim geldi. Seni sordu. İkizlerle uğraştığını söyleyince, 'Benden de üç çocuğu var, beni terk etti', diye bağırmaya başladı dediler. İğne yapıp zor sakinleştirmişler.
|