Onur ve Liverpool
Geçen hafta gündeme oturan iki konu vardı; İstanbul'a tarihi bir gün yaşatan UEFA Şampiyonlar Ligi'nde karşı karşıya gelen Liverpool-Milan maçı ve Onur Air'in Avrupa uçuşlarına konmak istenen yasaktı. Türkiye, gündemine oturan iki hadiseyi de yüzünün akıyla atlattı. Liverpool-Milan maçını büyüleyici bir atmosfere bürünen Olimpiyat Stadı'nda, İngiltere, İtalya ve Türkiye'nin kalburüstü simalarıyla birlikte izledim. Olimpiyat Stadı'na adım attığımda kendimi yurtdışında hissettiğimi söyleyebilirim. Gerek organizasyonun güzelliği, gerekse maça katılanların büyük çoğunluğunun yabancı olması otomatikman bana bu hissi tattırdı. VİP localarında maç izlemek ise elbette açık tribünlerdekine benzemiyor. İşadamı ve bürokratlar arasında maç mı izledim yoksa son günlerde yazdığım yazılar hakkında hesap mı verdim, açıkçası izahta güçleniyorum. Ancak, beni işadamlarının içine Coca Cola'nın dünyadaki seçkin yöneticilerinden birisi olan Cem Kozlu, bürokrasinin içine de Avea Genel Müdürü Cahit Paksoy attı. Yanımda oturan Fenerbahçe Kulübü İkinci Başkanı Nihat Özdemir'in maç hakkındaki yorumları tutmayınca üzüldüm. Nihat Bey, o kadar istemesine rağmen Milan'ın 3-0 önde götürdüğü maçı kazanmasını sağlayamadı. Liverpool'un her gol atışında sevgi gösterilerim ise Avea Genel Müdürü'ne takıldı. Yanımızda Telecom İtalia'nın yöneticilerinin olması sebebiyle, 'Yahu ortaklarım İtalyan, ağır ol' uyarısı aldım. Fakat, Türk Telekom Genel Müdürü Mehmet Ekinalan'a, 'Milan maçı kaybetti, bari Telekom'u İtalyanlara verelim de üzülmesinler' esprisi yaparak havayı yumuşatmayı da becerdim. Bakın başka neleri becerdik. Onur Air'e Hollanda'nın koymak istediği uçuş yasağı sebebiyle ciddi uğraş verdik. Haberler yaptırdık, televizyon programlarına katıldık, Airport ekibini, Onur Air uçaklarına bakım hizmeti veren Adriya Hava Yolları'nın yurtdışındaki bakım merkezine gönderdik. Yetmedi, köşemizden ekstradan yorumlar yaptık. Medyadaki bazı işgüzarların sivil havacılık sektöründe çarkın nasıl döndüğünü bilmeden yaptıkları eleştirileri düzeltme görevini de üstlendik. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın çok yoğun çabaları, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın en üst seviyeden bir Türk şirketi için devreye girmesiyle de önemli bir badire sorunsuz atlatıldı. Ancak, bilinmeli ki, asıl sorunlar bundan sonra başlayacak. Avrupalılara, tükürdüklerini yalatmanın, geleceğe matuf menfi tarafları da olacak. Bundan sonra özel hava yolları daha dikkatli ve daha duyarlı olmak zorunda. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, kesinlikle Avrupa standartlarında bir yapıya kavuşmalı. Bundan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nü ciddi sorumluluk bekliyor. Havayollarını iyi denetlemeli, hızlı ve kontrolsüz büyümeye izin vermemeliler.
|