|
|
Dinamit gibi
Jamiroquai'ın Türkiye konserinden bahsedecek olursak özetle; hayatımın en önemli günlerinden biriydi, diyebilirim. Başta beraber gittiğim canım arkadaşım, tabii ki Jay-Kay'in müthiş performansı, mekan, konserdeki insanların seçkinliği derken öncesinden sonrasına kadar unutulmaz bir anı olarak hafızama kazınmıştı. Sanırım bu albüm de öyle olacak. Yazının hemen başından övgüler yağdırmaya başlamam sakın yanlış anlaşılmasın. Jay-Kay diye her yaptığını dinlediğim söylenemez. Mesela 'Synkronized' albümünü hiç dinlemem. Bu yüzden yıllar sonra gelen bu Jamiroquai albümüne önyargılarımı bir kenara atarak yaklaştım. Albümü ofiste dinlemeye başladığım andan itibaren, bezmeye başlamış olan ruhumu canlandıran tınılar benim için önem kazandı. Müzik kanallarında tekrar tekrar izlediğim ve her defasında da 'Ne güzel şarkı yapmış adam' diye düşündüğüm 'Feels Just Like It Should' ile başlayan bu albümün bir moral deposu olduğunu belirtmeme gerek var mı?
KAYKAYCI ÇOCUĞUN AZMİ Bundan on üç yıl önce Jason Kay adlı, tanınmamış zayıf bir kaykaycı çocuğun S2 firmasıyla plak anlaşması yapmasıyla başlayan Jamiroquai harekatının altıncı meyvesi 'Dynamite', yine listelerde acayip bir gürültü koparmadı. Onu kalıcı yapan şeylerin de başında zaten bu geliyor. Bir anda tüketilip sonradan hatırlanmayacak şarkılar yapmıyor. Kurduğu grubun adını jam session (doğaçlama müzik) ve iroquai (bir Kızılderili kabilesi) kelimelerinden türeten bu 'deli' müzisyen, geçtiğimiz senelerde şöyle bir açıklama yapmıştı: "Popçularla aramdaki en önemli fark, onlar güzel modelleri kliplerinde oynatıyor, bense onlarla birlikte oluyorum."
|