|
|
|
|
|
|
Bitkilerin simyacıları İstanbul'a geliyor
Yararlı bitki bilimi olan 'etnobotanik', 46 ülkeden bilimadamını ağustos ayında İstanbul'da buluşturacak. 4. Etnobotanik Kongresi'ne bu yıl ilk kez İran, Pakistan ve Suriye de katılıyor.
İstanbul, ağustos ayında çok renkli bir kongreye evsahipliği yapacak. 4. Uluslararası Etnobotanik Kongresi (ICEB 2005) 21-26 Ağustos arasında Yeditepe Üniversitesi'nde düzenlenecek. 46 ülkeden 350 sunumun yapılacağı kongrenin ilki 1992'de Cordoba (İspanya), ikincisi 1997'de Mexico City (Meksika) ve üçüncüsü de 2001'de İtalya'nın Napoli kentinde gerçekleştirildi. Başkanlığını Anadolu Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hüsnü Can Başer'in, sekreterliğini de Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Füsun Ertuğ'un üstlendiği kongreye bu yıl İran, Suriye, Pakistan gibi ülkeler ilk kez katılacak. ICEB 2005 Kongresi "Etnobotanik: Çoklu Disiplinlerin ve Kıtaların Buluşması, Kesişme Noktası" adıyla gerçekleştiriliyor. Yararlı bitkiler bilimi olan "etnobotanik" kaynağını halkın asırlar boyu kullandığı bilgilerden alıyor. Halkın gıda, ilaç, yakacak, yem, giysi, barınak gibi çok çeşitli ihtiyacında asırlardır binlerce bitki kullandığı biliniyor. Ancak her kültürün kendine özgü kullanımları, bitkileri kendi anlayışlarına göre kültürlerinin bir parçası yapma eğilimleri var. Bitki-insan ilişkisinin farklı yönlerinde uzmanlaşmış değişik meslek gruplarından kişilerin gerek alan çalışmaları gerek laboratuvar araştırmalarıyla elde ettikleri sonuçları paylaşmaları, fikir alışverişinde bulunmaları, bu araştırma yöntemleri ve etiklerini tartışmaları için bu kongre önemli bir platform oluşturuyor. Kongre Başkanı Prof. Dr. Hüsnü Can Başer, bitki çeşitliliği açısından Türkiye coğrafyasının çok zengin olduğunu hatırlatarak etnobotanik alanında son yıllarda önemli araştırmalar yapıldığını söylüyor. Halkın asırlar boyu kullandığı bitkileri nesilden nesile aktararak günümüze kadar getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Başer, "Bitkiler halkla yaşıyor. Onların bilgilerinin derlenmesi de etnobotanik bilimini oluşturuyor" diyor. Kongrenin 2001'de Napoli'de düzenlenen üçüncüsüne katılan Dr. Füsun Ertuğ'a o yıl İtalyan ve Meksikalı katılımcılar "2005 kongresi Türkiye'de yapılsın" teklifinde bulunmuş. Ertuğ da döndükten sonra kongrenin Türkiye'de gerçekleşmesi için girişimlerde bulunmuş. Ertuğ, sonunda Yeditepe Üniversitesi'nde yapılmasına karar verilen kongrenin önemini şöyle vurguluyor: "Bu kongrenin ilkinin İspanya ve sonra da Meksika'da olması daha çok Amerika ile İspanyolların etkileşiminden kaynaklanıyor. Özellikle eski dünyanın bitkileri Amerika'ya nasıl yerleşti ya da Amerika'dan getirilen bitkiler Avrupa'da nasıl değerlendirildi şeklindeki konular gündeme geldiği için özellikle İspanyol ağırlıklıydı o kongreler... İlk iki kongreye Türkiye'den katılım olmadı. İtalya'da Napoli'de yapılan kongreye ben katıldım ve sunum yaptım. Türkiye'yi temsilen gitmedim, kendi paramı ödeyip gittim. Burada İtalyan ve Meksikalı arkadaşlarım dördüncü kongrenin Türkiye'de olmasına ısrar ettiler. Ben de o zaman bağlı olduğum bir üniversite olmadığı için nasıl yapabileceğimi düşündüm. O zaman Napoli'de bu çok yoğun ilgi üzerine Anadolu Üniversitesi'ni aradım, kabul edildi ama daha sonra üniversitenin koşulları ve Eskişehir'de olması nedeniyle İstanbul'da bir üniversitede olmasına karar verdik.''
TÜRKİYE'DE 12 BİN BİTKİ VAR Dr. Ertuğ, yediğimiz gıda bitkilerinden giydiğimiz çeşitli bitkilere, ahşap ve tıbbi malzemeye kadar her şeyin etnobotanik alanına girdiğini söylüyor: "İnsanlar bu bitkilerden binlerce yıldır nasıl yararlanıyor, konusu bilimin de araştırma alanına giriyor. Dünyada 250-750 bin üzerinde bitki var. Türkiye'de 12 bin doğal bitkimiz var. Bunun 3 bini aşkını endemik. Türkiye bitki çeşitliliği açısından çok zengin. Avrupa'da bütün kıtada 12 bin var. Etnobotanik birçok disiplinin ortak kesişme noktası... Eczacılar, arkeologlar, antropologlar, bütün tıp uygulayıcıları, fizikçiler, kimyacıları ilgilendiriyor." Etnobotanik araştırmaların dünyada son 30 yıldır çok önemli gelişmeler göstermesine rağmen Türkiye'de çok bilinen bir alan olmadığını belirten Ertuğ, arkeolog olduğu halde bu bilimle ilgilenmeye başlamış: "Arkeolog olarak beni çeken, kazılarda bulduğumuz bu bitki kalıntılarının ne zamandan beri, hangilerinin kullanıldığıydı. Orta Anadolu'da çalıştım ve o bölgede yaşayan insanların inanılmaz sayıda bitkiyi kullandığını keşfettim. Bozkırda bile bitkilerin beslenmede ne kadar önemli olduğunu farkettiğimde 'acaba ben çok özel bir şeyle mi karşılaştım yoksa Anadolu'nun başka yörelerinde de böyle mi, diye araştırdım ve Anadolu'nun her tarafında kırsal kesimde ot toplama geleneğinin yaygın olduğunu gördüm. Ayrıca kültürel olgu olarak önemli." www.iceb2005.com.
Figen Yanık
|
|
|
|
|
|
|
|
|