Orhan Pamuk'tan özel açıklamalar
Ünlü yazar Orhan Pamuk Brezilya'daki Uluslararası Edebiyat Festivali'ne gitmeden önce SABAH'a konuştu. Pamuk "Bir kadına fena halde takılan zengin bir adamın hikayesi..." dediği son kitabı 'Masumiyet Müzesi'ni anlattı; tartışma yaratan sözlerine de açıklık getirdi.
Pamuk son kitabında aşkı yazdı
Uluslararası Edebiyat Festivali'ne katılmak üzere Brezilya'ya giden Orhan Pamuk, son kitabı 'Masumiyet Müzesi'ni ilk kez SABAH'a anlattı; "Bu ne politik ne de tarihi roman... Bir kadına fena halde takılan zengin bir adamın hikayesi".
Brezilya'da düzenlenen Uluslararası Edebiyat Festivali'ne davetli birkaç yabancı yazar arasında Orhan Pamuk. Hayatında ilk kez Brezilya'ya gidecek olan Pamuk'u Cihangir'deki evinde küçük Rio el kitapçığıyla ilgilenirken bulduk. Birkaç saat sonra valizlerini hazırlayıp bu haber yayınlandığı sırada Rio'ya uçacak olan ünlü yazar, son derece neşeli ve heyecanlıydı. Aklındaki tek soru işareti önümüzdeki yıl basılacak kitabıyla ilgiliydi.
SALMAN RÜŞDÜ DE KONUK Brezilya'nın Parati kasabasında son üç yıldır düzenlenen festivale Brezilya dışından sadece birkaç başarılı yazar davet ediliyor. Bu yıl festivalde Salman Rüşdü de var. Rüşdü, yeni kitabı 'Shalimar the Clown'u tanıtacak. Orhan Pamuk ise 'Benim Adım Kırmızı' adlı kitabı hakkında konuşacağını söylüyor: "Brezilya'da iki kitabım çıktı. Biri Beyaz Kale, diğeri de Benim Adım Kırmızı. Festivalde 'Benim Adım Kırmızı' hakkında konuşacağım. Bir de Brezilya'da yeni çıkan Binbir Gece Masalları hakkında konuşma yapacağım. Brezilyalıların bildikleri bir şey varsa o da Binbir Gece Masalları, onun da yeni baskısı çıkmış. Bana 'O konuda konuşur musun?' dediler. Biz Türkler, Binbir Gece Masalları'yla kendimizi çok fazla özdeşleştirmeyiz. Birazcık Arap kültür ürünü gibi bakarız. Bunları anlatacağım festivalde. Kara Kitap'tan bir iki bölüm, Binbir Gece Masalları'nın etkisiyle yazılmıştır. O bölümlerden birini okuyacağım." Teklife evet derken çok heyecanlı olduğunu söyleyen Pamuk'un giderken aklı bitirmek üzere olduğu kitabında. Yeni kitabına ilişkin ilk kez konuşan Pamuk, 'Bu ne politik ne de tarihi bir roman. Altını çizerek söylüyorum, bu bir aşk romanı' diyor; "Olay, 1975 ile günümüz arasında İstanbul'da zenginler, sosyete ve orta sınıf arasında geçiyor. Epey yine Nişantaşı var ve büyük harflerle söylüyorum, aşk romanı. 30 yıl boyunca zengin bir adamın, bir kıza aşık olmasını ve fena halde takılmasını, onun için yaptığı şeyleri anlatıyor. Bunun yanı sıra 30 yıl boyunca Türkiye'nin İstanbul merkezli bir panaromasını, Türk burjuvazisini, zenginlerinin oluşumunu, onların mutluluklarını ya da huzursuzluklarını, komplekslerini, kendilerini nasıl görmek ve göstermek istediklerini, ezikliklerini, kendileri hakkındaki tasavvurlarını, kendilerine öykündükleri alemi anlatıyor. Fena halde bir kadına takılan zengin bir adamın hikayesi ama Türkiye'ye özgü bir burjuvazinin, bir kısmını benim kenarından çocukluğumda tanıdığım insanların hikayesi." 2006 sonbaharında yayınlanması planlanan kitapta Orhan Pamuk'un hayatından kesitler bulmak da mümkün olacak; "Mesela kitabın başında 1975 yılında Hilton Oteli'nde geçen bir nişan anlatılıyor. Ben de o yıllarda orada bir nişana gitmiş, birçok tanıdıkla birlikte oturmuştum. Yani yaşanmış şeyler de var içinde. Çok içerden bildiğim bir hayatı anlatıyorum. Aşkın biraz daha takıntı olması, karşılıksız olması ve karşılık alamayınca insanın içindeki yıkımla bir adamın bütün gücüyle mücadele etmesini anlatıyorum." Romanın adı bile belli; Masumiyet Müzesi... On yıldır üzerinde düşündüğü bu romanın sonlarına yaklaşmak Orhan Pamuk'u heyecanlandıran konulardan biri. Ama bu sonbahar sürekli seyahat edecek olması da kafasını karıştırmıyor değil; "Almanya'dan iki ödül aldım. Bu nedenle orada on iki gün geçireceğim. Hollanda'da, İstanbul çıkıyor, bir dört gün geçireceğim. Fransa'da yirmi yıllık yayıncım Kar romanını basıyor. Kar, İsveç'te de çıkıyor. Yunanistan'a, İspanya'ya çağırıyorlar. Seyahati bol bir sonbahar olacak."
BİLDİĞİM GERÇEKLERİ SÖYLEDİM Festivallerle ve kitabıyla son derece meşgul olan Orhan Pamuk, yaptığı bir açıklamayla da tüm şimşekleri üstüne çekti. Ocak ayında İsviçre'nin Tagesanzeiger Gazetesi'nin 'Das Magazin' eki için verdiği röportaj şubat ayının ikisinde yayınlanınca, hem Türkiye'de hem de dünyada bir tartışma yeniden alevlendi. Pamuk, röportajında, Türkiye'de bir milyon Ermeni ve 30 bin Kürt'ün öldürüldüğünü söylüyordu. Sadece bu cümle Türkiye'de tam beş aydır tartışılıyor. Bu sözlere ilişkin değerlendirme yapmayan köşe yazarı, yorum yapmayan kişi neredeyse kalmadı. Olay okul müdürlerinin Orhan Pamuk'un kitaplarını toplatma kararına kadar vardı. Pamuk'un yurtdışına kaçtığı bir daha ülkeye dönemeyeceği bile söylendi. Herkes her şeyi söyledi ama Orhan Pamuk sustu. O dünyanın dört bir yanında ödüller almaya, yeni kitabıyla ilgilenmeye devam etti. Son olarak Brezilya'dan aldığı davet Orhan Pamuk'un kendi deyimiyle zorluklarla geçirdiği günlerin sonrasında ilaç gibi geldi. Beş aylık suskunluğunu SABAH'a bozan Orhan Pamuk "Kendi bildiğim gerçekleri söyledim" diyor; "Kimseye, hiçbir şeye kırgınlığım, üzüntüm yok. Tabii ki ülkenin hassas tarihi konusunda inandığınız şeyi açıkça söylerseniz size kızılacağını, öfke ve tepki uyandıracağınızı bilirsiniz. Böyle bir öfke olacağını biliyordum." Bugüne kadar birçok yabancı gazeteciden konuya ilişkin röportaj teklifleri alan Orhan Pamuk, hiçbirini kabul etmediğinin altını çiziyor. Pamuk sözlerinin bir bedeli olduğunu bildiğini belirtiyor; "Ülkenin geçmişi ve vahim sorunları, çok da bilmek istemediği karanlık tarihi hakkında konuştuğunuz zaman bunun bir bedeli olduğunu biliyorsunuz. Onun için kırıklığım falan yok. Ama böyle konularda, ülkenin kendi tarihi konusunda, ben kendi inandığımı söyledim, söylemeye devam ederim, edeceğim..." Pamuk 'Söylemeye devam ederim' diyor ama bu sorunların dile getiren üç beş kişi tarafından çözülemeyeceğini de belirtiyor; "Bir adım öne çıkarak gerçeği söylemeye çalışan üç beş kişinin yapabileceği bir şey değil. Bu gerçekleri yavaş yavaş, hep birlikte, milletçe birbirimizi seve seve öğreneceğiz. Ama sonunda öğreneceğiz. Ama bu konuyu misyon edinmiş gibi konuşmak istemiyorum, şu anda istemiyorum. Sonra ne olacağını bilmiyorum."
|