Manş'ın İki Yakası
Referandum ve Olimpiyat yarışını kazanan İngilizler'in sevinci terör saldırılarıyla yarım kaldı
Dünyanın ya da Avrupa'nın nereye gideceği ve gitmeyeceği konusunda Londra'nın ne dediğinin bir hükmü yoktu. Arada bir Türkler'in deyimiyle İngiltere'den 'çatlak sesler' yükseldiğinde ya da Blair 'Artık ineklere kutsal inek muamelesi yapmaktan vazgeçelim' dediğinde Chirac cevabını yapıştırıyordu. Hatta bir seferinde artık haddini de aşıp İngiliz başbakanına terbiyesiz imasında bulunmuş "Bugüne kadar kimse benimle böyle konuşmadı. Çok kötü yetiştirilmişsiniz'' demişti. Sonra nasıl olduysa birden Fransa peş peşe olaylarla prestij kaybederken İngiltere kazanan oldu. Anayasa referandumuna "hayır" diyen Fransa ve Chirac'- ın her geçen gün biraz daha kaybettiği iktidarına karşılık, 1997'de İşçi Partisi'nden başbakan olan Blair bir önceki seçimlere kıyasla gücünü muhafaza edemediyse de neticede üçüncü kez başbakan oldu. Liberalizmi ülkedeki sosyal güvenliği ve kamu hizmetlerinin devamının garantisi gibi sunan İngiliz modeline karşılık, aynı konular için bir tehdit gibi algılayan Fransa'yı artık taşıyamadığı bir bütçeye sürüklüyor. Manş'ın öte tarafında 30 yılın en düşük işsizlik oranına ulaşılırken Fransa, Avrupa'da işsizlik oranının en yüksek olduğu ülkeye dönüştü. Eski başbakan Eduard Balladur'un tespitine göre 'işe en geç başlayan, en uzun öğle tatilini yapan (aşağı yukarı 3 saat), en erken bitiren' millet olan Fransa'da çalışmamak yükselen değere dönüşeli çok oldu.
İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM BULUNAMIYOR Televizyonda yayınlanan programlarda 'Birkaç yıl çalışıyorum sonra birkaç yıl da işsiz kalıp, işsizlik parası alıp yapamadığım şeyleri yapıyorum. Bisiklete binip, kitap okuyup, seyahat ediyorum' diye anlatan Fransızlar var. LCI haber kanalında niçin İngiltere'de işsizliğe çözüm bulunurken Fransa'da daha da depresif bir havaya girildiğine ilişkin bir röportajda; 'İngiltere'nin çalışmayı bir yükselen değer' gibi sunduğundan söz ediliyordu. Ne olursa olsun küçük ya da büyük bir iş sahibi olmak konusunda toplumun aşılandığından bahsediliyordu. Bu kadar basit izah edilemeyecekse de Fransa'daki durumun tam tersi... Anayasa konusunda Avrupa'nın en ısrarcı, Anayasa'yı kaleme alan ülkesi, ayağının ucuyla itip 'hayır' deyince iddiayı kaybeden Chirac da Fransa da diğer ülkelerin gözünde itibar kaybetti. Bugüne kadar Avrupa'da hiç önemi olmayan İngiltere'nin son zirvede Avrupa bütçesi konusundaki kararlı tavrının ve böylece zirvenin diğerleri açısından başarısız geçmesinin ardından artık Avrupa'da İngiltere de hesaba katılır oldu. Üstelik 1 temmuzda dönem başkanı ülke sıfatını alan İngiltere'nin bugüne kadar Avrupa için söyledikleri de ne kadar güçlü ve büyük bir muhalefet bulsa da netice itibarıyla geçerlilik kazanıyor gün geçtikçe. Fransızlar'ın Avrupa'ya su katmakla itham ettikleri ve niyetlerinin kötü olduğunu düşündükleri İngilizler bir süredir bazen iradeleri dahilinde bazen de konjonktürün getirdikleriyle Fransız olan ne varsa ona karşı galip geliyorlar. Uzun süredir moralini kaybetmiş koskoca bir ülkede 10 binlerce Fransız, yapılan yorumlara göre rüya görme isteğiyle son ana kadar sonuçtan son derece emin bir şekilde çarşamba günü belediye sarayının önünde kutlama yapmak için beklediler. Sonuç açıklandı; kalabalıktan biri bağırdı: 'Kahretsin Londra seçildi'!.. Bizim apartmanda bir İngiliz oturuyormuş, bu vesileyle anlaşıldı, kahkahalar atarak 'Sizin için üzgünüm, biz kazandık' dediği duyuldu birkaç dakika süren bağrışlar eşliğinde.
CHIRAC'IN PRESTİJİ ZAYIFLIYOR Yaşı 50'leri bulmuş bir Fransız, "Bir tek şeyle teselli oluyorum, hiç olmazsa Chirac aradığı prestiji burada da bulamadı ve bu yıl 14 temmuzda söyleyecek hiçbir şeyi olmayacak" dedi televizyonda. Bazıları, "Fransa'yı cezalandırmak istiyorlar, biz niçin sevilmiyoruz" diye tepki gösterdi. 78 ülkeden 99 üyenin oy kullandığı bu seçimde İngiltere'nin kazanmasını izah ederken bir diğeri, "Irak Savaşı'ndan bu yana dünyada daha fazla nüfuz sahibi oldular" dedi. Ardından Fransız siyasilerinin yaptığı açıklamaları, uzman görüşlerini radyoda dinleyen Togolu bir taksi şoförü ise "İster beğensinler ister beğenmesinler, Blair ne yaptığını biliyor. Ne komik şu Fransızlar, saatlerdir başarısızlıklarını bir yere yerleştirmek için konuşup duruyorlar" dedi gülerek. Paris belediye başkanı da Chirac da Fransa da kaybetti. Ertesi gün Londra'ya atılan bombalar; İngilizler'in sevinçlerini söndürdü. Paris'te Londra'ya atılan bombaları duyanlardan, "Ama onlar Irak Savaşı'nda, savaştan yanaydılar'' diye yorumlarda bulunanlar çıktı. İhtimal her zaman olduğu gibi ne yazık ki dünyanın pek çok yerinde... Cevabı Londra belediye başkanı verdi: "Hedef aldıkları İngiliz iktidarı ya da başbakanı değil. Metroda, otobüste olan sıradan İngilizler, siyahı, beyazı, Müslümanı, Yahudisi.'' Hiçbir dinde, İslam'da da terörün mazareti ve izahı yok. İster devlet eliyle ister gerillalarla olsun... Ama yazık ki inanan, inanmayan çoğu zaman herkes bir yerinden tutup izah getirmeye kalkıyor. Biraz da bu izahlar sayesinde onlar can yakarak kazanmaya devam ediyor.
|