|
|
|
|
|
|
AB zirvesinde 'düşünme süreci' başlıyor
AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarıyla dışişleri bakanlarını iki gün boyunca bir araya getirecek AB zirvesinde, birlik tarihinin en ciddi krizlerinden birinin aşılması için ''fikir üretileceği'' belirtiliyor.Zirvenin ''karar vermeye'' değil, ''düşünmeye'' yönelik olacağını belirten AB kaynakları, ''büyük rahatsızlık ortamına'' dikkati çekiyor.
Fransa ve Hollanda referandumlarının ortaya çıkardığı tablodan sonra ''genişleme'' konusunun zirve gündemi dışında bırakılmasını doğal karşılayan kaynaklar, ''zaten karmaşık olan durumu
daha da karmaşık hale getirmemek gereği'' üzerinde duruyor. Zirve sonunda yayımlanacak bildiride, genişleme konusunda, 17 Aralık zirvesinde alınan kararlara atıfta bulunulması ve bu kararların genel ifadelerle teyit edilmesi öngörülüyor.
Resmi açıklamalarda, Dönem Başkanlığı'nın ve bazı üye ülkelerin, Brüksel'de yapılacak zirvenin gündeminde genişleme konusuna ayrıntılı olarak yer verilmesine, ''yeni unsurlar bulunmadığı için'' gerek görmedikleri belirtiliyor. Kulislerdeyse ''17 Aralık kararlarından geri adım atamayacak olan liderlerin, genişleme konusunu bu zirvede gündeme taşımalarının, referandumlarda olumsuz oy kullanan AB vatandaşlarıyla inatlaşma anlamına geleceği ve diğer referandumları daolumsuz etkileyeceği'' konuşuluyor.
AB kaynakları, Fransa ile Hollanda referandumlarının olumsuz sonuçlarından kaynaklanan sıkıntılara değinirken, Brüksel zirvesinde AB anayasası taslağının ''morga değil buzdolabına kaldırılacağını'' söylüyorlar.
MODEL ARAYIŞLARI
Bütçe paylaşımı, tarım politikası ve sosyal politikalar alanlarında uzlaşmazlık içinde olan üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının ''düşünme süreci'' başlatmaları ve sonbaharda olağanüstüzirve çağrısında bulunmaları olasılığından söz ediliyor.
Referandumların ilk aşamasından ''bitkin'' çıkan AB, çeşitli ''modeller'' üzerinde tartışıyor. ''Büyük manevralar'' yapılması olasılığını düşük bulan diplomatlar, ekonomik açıdan uyumlu ülkelerin ön plana çıkacağı ''iki vitesli AB'' modelinin tekrar gündeme taşındığını belirtiyor.
''AB ekonomisinin geleceğini'' tartışmak gereği üzerinde duran İngiliz Başbakan Tony Blair, daha liberal, daha az sübvansiyonlu, ABD ile daha uyumlu bir politika öneriyor. Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, ''Fransız modeli'' üzerinde ısrarcı gözükürken, diğer üyeler, 3 milyon işsiz üreten, işçilerinin yüzde 80'i AB Anayasa taslağına karşı oy kullanan bu sosyal modele güvenilemeyeceği'' mesajı veriyor.
İtalya'da bazı bakanların, ''avro sisteminden çıkmak'' önerisi büyük tepkilere yol açıyor ve istikrar arayışlarını baltalıyor. İngilizlerin, yapmayı öngördükleri referandumu askıya almalarının ve bütçe paylaşımı konusundaki taviz vermeyen tavırlarının ''işleri kolaylaştırmadığı'', ''umut veren bir mesaj olmadığı'' ifade ediliyor.AB'nin, halka değil büyük şirketlere ve küresel rekabet ortamına öncelik verdiği görüşünü savunanlar, sadece Fransız, İngiliz veya Amerikan modelleri üzerinde durulmamasını, ''İskandinav modeli'' yönünde çalışılmasını istiyor.
AB Dönem Başkanı Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker, zirve öncesi çalışmalardan ve uzlaşma arayışlarından yorgunluğu ve özellikleİngilizlerden kaynaklanan bütçe sorunları üzerinde durduğu açıklamasında, bu sorunların zirvede çözüm bulacağını umduğunu söylerken, ''Her halükarda, ay sonunda Dönem Başkanlığı'nı ve bütün busorunları İngilizlere devretmekten ne büyük bir zevk duyacağımı tahminedemezsiniz'' diye konuştu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|