"Etkin pişmanlık"
Bilmemiz gereken gerçek, bankacılık suçları olarak bildiğimiz olaylardan sadece banka sahiplerinin sorumlu olmadığıdır..
Üç günden beri SABAH'ta yeni Türk Ceza Kanunu'nda yapılan "etkin pişmanlık" değişikliğini işleyen haberler okuyorsunuz. Bu haberlerimizde söz konusu değişiklikle Cavit Çağlar'a sağlanan özel imkâna değiniyoruz. Önce bir konunun altını çizeyim. İstihdamın büyümediği, tekstilin ciddi bir kriz yaşadığı bir dönemde, TMSF ile borçlarını ödeme konusunda anlaşma yapan Cavit Çağlar'ın cezasında indirim yapılmasına karşı değiliz. Karşı olduğumuz şey, bu affın kapsamının sadece bir kişiyle sınırlı tutulmasıdır. Çünkü, bu uygulama "kişiye özel af" niteliği taşımaktadır. Oysa yasanın kuralı, genel ve eşit olmasıdır. Aynı durumdaki yurttaşlara farklı biçimde uygulanan yasa, adalet duygusunu zedeler. Demokrasi, eşitlik iddiasıyla iktidara gelen AK Parti'nin bankalara karşı aynı suçu işleyen kişiler arasında bir ayrım yapması bütün iddialarını zedeleyecek bir güvensizlik duygusu yaratacaktır. Bugün önümüzdeki tablo şudur. Ekonomik kriz, banka ve şirketlerin yanlış yönetimi nedeniyle, kimi bankaların kaynakları sahiplerinin şirketlerine kullandırılmış, bu da büyük bir kamu zararına yol açmıştır. Yani, banka sahiplerinin eylemleri arasında herhangi bir fark yoktur. Hepsi, aslında kamuya ait olan banka kaynaklarını kullanarak şirketlerine para aktarmış, bunun sonucunda da bankalarına el konulmuştur. Bu süreçte kimi banka patronu tutuklanmış, kimi hakkında ise ceza ve hukuk davaları açılmakla yetinilmiştir. Hemen belirtelim ki, bu süreçte çok büyük adaletsizliklere yol açan farklı uygulamalar yapılmıştır. Bu farklı uygulamalara da ileriki günlerde değineceğimizi şimdiden belirtelim. Ardından yaşanan süreçte kimi banka sahipleri, ya şirketlerini elden çıkararak ya da bir ödeme planı sunarak TMSF ile bir borç tasfiyesi üzerinde anlaşmıştır. Buradaki uygulamada eşitlik veya adaleti zorlayıcı bir durum yoktur. Çünkü bu anlaşmalar sayesinde kamu alacağı büyük ölçüde güvence altına alınmıştır. Sıkıntı yeni Türk Ceza Yasası'nın son değişikliği sürecinde yaşanmıştır. Yasaya eklenen bir maddeyle, sadece 1999'dan önce bankacılık suçu işleyen bir banka sahibine, yani Cavit Çağlar'a özel bir af sağlanmıştır. Bunun için kimi AK Parti yöneticileri bizzat devreye girmiş, çaba harcamıştır. Dediğim gibi, Cavit Çağlar milyonlarca dolar ihracat yapan, 15 bine yakın insana istihdam sağlayan bir işveren olduğu ve borçlarını ödeme konusunda kamu idaresiyle anlaşma yaptığı için hapse girmemesinde ciddi bir kamu yararı vardır. Değişiklikle "zimmet" suçu işleyen kamu görevlilerine, hatta "hırsızlık" yapan kişilere de haksız edindikleri parayı ödemek koşuluyla af yolu açılmıştır. Kapsam dışında, sadece TMSF ile anlaşma yapmalarına rağmen, 1999'da yapılan Bankalar Kanunu değişikliğiyle "zimmet" suçu işledikleri kabul edilen banka sahipleri bırakılmıştır. Bu hükümet, geçmiş dönemde yaşanan ekonomik krizin yaralarını sarmak için geçmişe yönelik vergi affı çıkarmış, zordaki firma sahiplerine bankalarla uygun koşullarda anlaşma olanağı yaratarak doğru işlemler yapmıştır. Bilmemiz gereken gerçek, bankacılık suçları olarak bildiğimiz olaylardan sadece banka sahiplerinin sorumlu olmadığıdır . Bu olaylardan kamu idaresi de, siyasetçiler de, yeterli sermaye birikimine imkan tanımayan ekonomik sistemimiz de, patronlarını yanlış yönlendiren yöneticiler de eşit derecede sorumludur. Kısacası, bahsedilen olaylar bir ekonomik trajedi olarak değerlendirilebilir. Hükümetin geçmiş olayların bu karmaşık niteliğini göz önüne alarak TMSF ile anlaşma ve gerekli ödemelerin yapılması koşuluyla geçmişe yönelik bir barış, beyaz sayfa dönemi açması doğrudur, yerindedir. Yerinde olmayan şey bu imkanı bazı seçilmiş kişi(lere) tanıyıp aynı durumda olan başkalarını kapsam dışında tutmasıdır. Bu durum hukukun genel ilkelerine de adalet ve vicdan duygularına da terstir. Hükümetin ve Meclis'in sağladığı bu imkandan aynı durumda olan herkes faydalanmalıdır. Aksi halde iktidarın adamına göre yasa çıkarttığı duygusu güç kazanacaktır.
|