| |
Laisite ve sekülarizm
Farkında mısınız; Türkiye'nin Fransız modeli "laiklik"ten Anglosakson modeli "sekülarizm"e geçmesi gerektiği telkinleri artmaya başladı. Örneğin Meclis Başkanı Arınç, geçen hafta Chicago'da "ABD'deki seküler anlayış din ve vicdan özgürlüğüne daha uygun" dedi. Ondan 3 gün önce tezleri pek hayırlı çağrışımlar yapmayan Samuel Huntington hem de İstanbul'da, "Türkiye'nin Atatürk öğretilerini düzeltmesi zamanı geldiğini" söyledi. Ondan önce Washington'da bir think-thank kuruluşunda çalışmaya başladıktan sonra memleketine Amerikan Yeni Sağı dürbünüyle bakmaya başlayan Zeyno Baran bir sempozyumda "Türkiye'nin katı Fransız modelinden ABD tarzı laikliğe geçmesi gerektiğini" savundu. Ondan önce Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu yine ABD'deki bir sempozyumda (Şu sıralar orada ne de çok Türkiye'yle ilgili toplum mühendisliği çalışması yapılıyor), Anglosakson modeli laikliğe geçme vakti geldiğini bildirdi, "Başbakan da sekülarizm modeli laikliğe sıcak" diye ekledi. Doğru; Erdoğan'ın "Sekülarizm inançlarımızın koruyucusudur" dediğini unutmadık
Türkiye laikliği Ancak bize göre, bu konuda iki soruya yanıt aranması gerekiyor: Türkiye'de Fransız modeli "katı" laiklik var mı? Türkiye'nin son dönemde "seküler" anlayışa dönmekte olduğu iddiaları doğru mu? Cevap için Fransız laikliği, Türkiye'deki uygulaması ve Anglosakson sekülarizmini hatırlatmakta yarar var. "Jakoben" denilen Fransız laikliği, dinin devlete, devletin de dine karışmaması ve dinin kamusal alandan çıkarılması demek... Anglosakson sekülarizmi ise devletin tüm din ve inançlara eşit mesafede olması ilkesine dayalı. Yani devlet seküler ama dini grupların örgütlenmesi serbest. Devletin sorumluluğu bir dini ya da mezhebi kayırmamakla, hiçbirinin içişlerine karışmamakla, dini çalışmaları için özgür ortam sağlamakla sınırlı. Bu tanımlara göre, Türkiye'deki laiklik ne Fransa'ya uyuyor, ne de ABD'ye. Çünkü Fransız modelinden farklı olarak devlet din işlerine karışıyor. Ziya Gökalp'in eseri Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle. Üstelik bunu devletin hem hakkı kabul ediyor, hem de görevi. ABD modelinden farklı olarak da inanç sistemlerinin içişlerine karışıyor, Diyanet'in yapısıyla bir mezhebi, Sünniliği öne çıkarıyor. Zaten Anayasa Mahkemesi kararlarında da, Türkiye'deki laikliğin "Kendine özgü" olduğu vurgulanıyor.
Yoldaki işaretler Ancak yine son dönemde toz kaldırmamak için ayak ucuna basarak ilerlenen yolun levhasında "Anglosakson sekülarizmine gider" yazdığını görüyoruz. Kaçak Kur'an kurslarıyla ilgili düzenleme bunun taze örneği. Ardından özgürlüklerin genişletilmesi çerçevesinde türban gelecek. Eh, tarikat liderlerinin mekânları ziyaretgah, hatta siyasal merkez haline geldiğine göre, tekke ve zaviyeleri kapatan yasa çoktan kadük oldu. Kıyafet Kanunu'nun teoride kaldığını görmek içinse çevrenize bakmanız yeterli. İnanç gruplarına dayalı okullar, dersaneler, üniversiteler, hastaneler, finans kuruluşları da yıllar önce toplumsal yaşamda yerlerini aldılar. Küçük ve seküler Amerika olma yolunda hayli yol katettik. Varsın Anayasa, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek 2'nci maddesinde "Türkiye laik bir devlettir" desin; dönüşü olmayacak şekilde sekülerleşiyoruz. Prof. Kuzu'nun dediği gibi, "AK Parti iki-üç dönem daha iktidar olursa" bu iş tamam!
|