Kıskançlık ve ihanet...
Ben erkeklerin, varsa karılarını, yoksa sevgililerini, ikisi de yoksa ilgi duydukları güzel kadınları kıskandıklarını sanırdım... Ben kadınların varsa kocalarını, yoksa sevgililerini hiçbiri yoksa ilgi duydukları erkekleri kıskandıklarını zannederdim... Yıllarım, bu hurafelerle, hiçbir doğruluğu olmayan inançlarla geçti benim... Kendim için de kadın partnerlerim için de bu saçmalıklara inandım...
Sevgilim beni çok kıskandığında, onun beni çok ama çok sevdiğine ihtimal verdim... Beni o kadar çok seviyordu ki, bir gıdımımı bile başkalarıyla paylaşamıyordu... Bütün salaklar gibi ben de bu hurafenin peşinden yürüdüm gittim yıllar boyu... Çok kıskananın çok sevdiğine, benim için çok şeyi yapacağına, hiç kıskanmayanın ise, beni çok kolay satacağına inandım... Çünkü en büyük hurafeye inanıyordum... Çünkü kadının erkeğini, erkeğin de kadınını kıskandığı zırvasının müritlerindendim ben de herkes gibi...
Bir gün, beni en çok kıskananın, gözü en fazla oynaşta olan olduğunu fark ettim... Beynimden vurulmuşa döndüm... Yıllarca kadınlarla ilgili biriktirdiğim, sarıp sarmaladığım, özenle sakladığım müthiş duygum ve yargım, yerle bir olmuştu... Neydi?.. İşin sırrı neredeydi?.. Yoksa, en kıskanç olanlar mı, en çok ihanet edenlerdi?.. Yoksa aşırı kıskançlık mı, ihanet ederek alıyordu intikamını?..
Salak bir hurafenin, salaklaştırılmış bir müriti olduğumdan, bunu da uzun zaman çözemedim... Kıskançlıkla ihanet arasındaki o korkunç bağın düğümüne takılıp kaldım... Çevremde, müthiş giden beraberlikler, bağıra çağıra ortaya çıkan ihanetlerle sanki raks ediyordu... Kıskançlıklarla, ihanetler, birbirlerinin peşi sıra meydana gelen hangi oyunun parçasıydılar?.. Nedenini, niçinini kimse bilmiyordu... Artık ipin ucu kaçmıştı.. Ne erkeğin kadını, ne kadının erkeği hiç anlayamadığı, çok anlamak istemediği, aslında istese de pek anlayamayacağı bir kördüğümün parçasıydı herşey...
Bir gün, kadınların kıskandıkları şeyin başka kadınlar, erkeklerin kıskandıkları şeyin diğer erkekler olduğunu farkettim... Sevgilim beni kıskanmıyordu!.. Sevgilim, bana ilgi gösteren, ya da beni "kapmaya" çalışan diğer kadını kıskanıyordu... Ben o iki kadın arasında kalmış bir piyondum... Aslında kıskanılan ben değildim... Benim kadınımın kıskandığı, diğer kadın ya da diğer kadınlardı... O, savaşı onlara karşı kaybetmek istemiyordu... Tersine onlara karşı kazanmak istiyordu... Diğer kadınların ilgisi olmasa, ortada kıskanılacak hatta uğrunda savaşılacak bir erkek de kalmıyordu...
Erkekler de aslında karılarını ya da sevgililerini kıskanmıyorlardı... Onlar da daha çok, kadınlarına ilgi gösteren diğer erkekleri kıskanıyorlardı... Cazip olan, ilgi çeken erkekler, hemen diğer erkekler tarafından karalanmaya tabi tutuluyordu... Tipsiz oldukları pek söylenemediğinden, daha çok karaktersiz oldukları üzerine çeşitlemeler yapılıyordu... Hiçbiri fayda vermezse da direkt küfür ediliyordu... Yüzyılların hurafesi doğru değildi... Kıskançlık karşı cinse değil, hemcinsine yönelik kahrededici bir duyguydu... İhanet ise çift taraflıydı... Hem kendi cinsine... Hem de karşı cinse... İhaneti anlatmak da bir başka güne...
|