Muhteşem gece...
Kafanı çevirsen, ya Türkiye'nin en ünlüsüne, ya da dünyanın en zenginlerinden birine çarpıyorsun... Dünyanın en zengin adamları derken abartmıyorum... Amerikan Forbes dergisinde dünyanın en zenginleri listesine giren Ferit Şahenk orada... Hadi, sevgili Turgay Ciner evsahibi... Onu saymayalım ama, Tuncay Özilhan, Ahmet Nazif Zorlu, Zafer Yıldırım gibi iş dünyasının milyar dolara yakın rakamlarına hükmeden, crem de la crem orada... Türkiye'nin en ünlü kuruluşlarının genel müdürleri mi, bakanlar mı, federasyon başkanları mı, kulüp başkanları mı, teknik direktörler mi, Milli Takım futbolcuları mı, yoksa Cem Yılmaz, Hülya Avşar gibi en ünlü sanatçıları mı, kimi isterseniz Lütfü Kırdar'da... Bizim SABAH gazetesinin yılın sporcusu ödül töreni işte böylesine muhteşem bir ortamda başladı...
Böyle gecelerde, kiminle konuşacağınızı şaşırırsınız... Konuşmak istediğiniz o kadar çok kişi var ki, biriyle konuşurken, öteki şansınızı kaçırıyorsunuz... Bir de bu kadar çok ünlüyü ve güç sahibini bir arada görmek ilginç bir algılama farklılığı yaratıyor... Bu isimlerin çoğunu her şeyin merkezinde tek olarak görmeye alışmışsınız... Etrafındaki adamlarının tam ortasında... Şimdi ise, tek başına görmeye alıştığımız güçlü silüetleri, bir arada bir grubun içinde görüyorsunuz...
Örneğin Fatih Terim ile Mustafa Denizli'yi pek bir arada göremezsiniz... Ya Fatih Terim'e ya Mustafa Denizli'ye zoom yapar kameralar... Oysa, ikisi aralarına Federasyon Başkanı'nı da almışlar, kardeş kardeş oturmuşlar SABAH Jürisi'nde... Bizim üçlü, böyle occasion'larda zaten hep bir arada... Bizim birbirimize alıştığımız gibi, üçlü görüntümüze de insanlar alıştı... Fenerbahçeli Uğur Dündar ... Galatasaraylı Ali Kırca ... Ve Beşiktaşlı Reha Muhtar ...
Ama, önceki gece yanımıza Cem Yılmaz'ı alınca, durum değişti... Gelen geçen, Cem Yılmaz'a geliyor ve soruyor: Bu üçünün arasında işin ne?.. Hani öyle bir söylüyorlar ki, ben bile kendimden ve arkadaşlarımdan korkmaya başladım... Mahşerin üç atlısı gibiyiz... Sanki geleni geçeni kılıçtan geçiriyoruz... Cem'e böyle söylenince, ben hemen onun adına savunmaya geçiyorum... Ne varmış... Tabii bizimle olacak... O bizim üçlüye çok yakışıyor... Hani bunu, 'sana kırmızı çok yakışıyor' şarkısını söyler gibi söylüyorum ama olsun... Sonuç veriyor, laf atanlar anında geri çekilip, uzaklaşıyor etrafımızdan... Bir ara Hülya da geldi, laf attı "Sen kurtul bunların yanından şekerim... Benim yanıma gel..." Kıza üçümüz birden öyle bir bakmış olacağız ki anında uzaklaşıverdi Hülya yanımızdan... Cem bizi yanına aldı, beyninin form kapasitesi de iyi, arkadan atıyor duruyor Davran'a... Cem Davran bir taraftan yüzlerce konuğa ve canlı yayına laf yetiştirecek... Bir taraftan da gece boyu Cem Yılmaz'ın salvolarına cevap yetiştirecek... Tam bizim SABAH yönetimine söyleyeyim de iki katı para versinler diyecektim ki sevgili Ergun Babahan yanıma geldi, "Davran zaten para almıyor jest yaptı. Neyin iki katını verelim..." deyiverdi. Vah vah vah... Onca canlı yayın yap arkandan da sana yayın yapsınlar, üç otuz para bile alamadan üstüne soğuk su içip, evinin yolunu tut... İşte böylesi bir geceydi, önceki gece... Artık bir dahaki SABAH Ödülleri'nde buluşmak üzere...
|