IMF'nin kriz uyarısı
Geçtiğimiz günlerde Financial Times gazetesinde, IMF'nin "üst düzey bir yetkilisi"ne atfen Türkiye ile ilgili bir haber yer aldı. Haberde, hükümetin teşvikli il sayısını fazlalaştırma isteğinin kamu harcamalarında büyük artışa neden olacağı gerekçesiyle, yapılması beklenen 10 milyar dolarlık anlaşmanın gecikebileceği belirtiliyordu. Bu bana 4 yıl önce, Financial Times gazetesinde yayınlanan bir başka yorumu anımsattı. Gazetenin 19 Ocak 2001 tarihli baskısında, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Johannes Linn ile Bankanın Türkiye Direktörü Ajay Chhibber, "Türkiye Krizinin Gerçek Nedeni" başlıklı yazılarında, hükümete uyarılar yapıyorlardı. Kasım 2000 de yaşanan krizin esas nedenini yapısal reformlardaki yavaşlamaya bağlayan bu "iki üst düzey yetkili", güvenin tekrar sağlanması için dört konuda gelişme kaydedilmesi gerektiğinin altını çiziyorlardı. Bunların, uygulamaya konulan güçlü ekonomik programın temelini teşkil eden yapısal reformlardan bankacılık, tarım, enerji ve özelleştirme olduğunu belirterek, hükümetin bu alanlarda ilerleme kaydetmesi zorunluluğunu dile getiriyorlardı. Bu reformların tamamlanması halinde ise yolsuzluğun azalacağını ve şeffaflığın artacağını vurguluyorlardı. Krizden bir ay önce yayınlanan bu yazıyı dikkatlerine sunduğum hükümet, ne içeriğine ne de şekline pek tepki göstermedi. Ben ise kişisel olarak Chhibber'ı arayarak krize davetiye çıkardıkları konusunda kendilerini ikaz ettim. Ama olan olmuştu bir kere. Financial Times gazetesinde dört yıl ara ile yapılan bu uyarılarla ilgili, içerikleri dışında, bazı gerçeklerin altını çizmek yararlı olur sanırım. Birincisi, IMF ve Dünya Bankası'dan hiç bir yetkili, kendisinden daha üst düzeydekilerin bilgisi ve izni olmadan bu tür beyanlarda bulunamaz, yazı yazamaz. Hatta, "basın yoluyla sinyal verme" girişimi, bu iki kuruluşun hakim ortaklarının onayı alınarak veya bilgilerine sunularak yapılabilir. İkincisi, bu iki kuruluş basına haber sızdırmaz veya gizlice belge verme gibi yöntemlere başvurmaz. İsim vererek ya da "üst düzey bir yetkili" sıfatını kullanarak mesajını doğrudan verir. Üçüncüsü, mesajlarda sözü edilen konuların içeriği, ilgili hükümete defalarca iletilmiş ve gereğinin yapılması mutlaka istenmiştir. Yanıt alınamamış veya üzerinde anlaşılan noktalarda sapmalar ortaya çıkmışsa, ancak o zaman bu yola başvururlar. Bir başka nokta, yabancı yatırımcıların uyarılmasıdır. İlgili ülkeye sıcak para dahil fon sağlayanlara, "biz bunu daha önce söylemiştik, para kaybederseniz siz bilirsiniz" diyerek sorumluluğu üzerinden atmanın bir yöntemi de budur. Bu nedenlerle yetkililerin, kamu oyuna verdikleri "IMF ile işler normal seyrinde gidiyor" gibi demeçlerle işi geçiştirmeden, konuyu ciddiye alarak gereğini yapmaları şarttır. Anlaşmazlık konuları çözümlenmeyecek nitelikte değillerdir. Ya gerice yörelere tanınması düşünülen teşvikler askıya alınacak ya da yeni vergiler ile bu harcamaların kaynakları bulunacaktır. Ayrıca, üç yasanın IMF'nin isteği doğrultusunda TBMM'den geçmesinin, yeni anlaşmanın olmazsa olmaz koşulları olduğu artık ezberledik. Bunların süratle ve piyasaların kuşkularını yoğunlaştırmadan çözümlenmesi büyük yarar sağlayacaktır. Aksi taktirde maliyetini hep beraber ödeyeceğimizi unutmamamız gerekir.
|