|
|
Amerikanvari Başkan
Sağın yeni lideri Nicholas Sarkozy, Fransız laikliğinin şefkatsiz olduğunu iddia ediyor. Sarkozy "Cumhuriyet, Dinler ve Umut" kitabında dine daha pozitif yaklaşan laikliği savunuyor
Belediye başkanı seçildiği Neuilly'de, anaokulu çocukları rehin alındığında, onların kurtulması için Allah'a dua etmiş "Liberation Gazetesi'nde çıkan bir Nicolas Sarkozy portresinde Fransız sağının yeni liderinin bu eyleminden bahsediliyor. Ettiği duaya ve bugünlerde Fransa'da büyük tartışma yaratan kitabına rağmen laikliğe inandığı vurgulanıyor, "Kamuyla özeli birbirinden ayırıyor'' diye ciddi ciddi altı çiziliyor. Tersi mümkün olabilirmiş gibi! Yüzde 30'u ate, insanların günlük hayatlarında dinle ilişkisi son derece sınırlı olduğu, kiminin neredeyse hiç ilişkisinin kalmadığı bir toplumda, laiklik meselesi bugün hala bu kadar hassas bir zeminde ele alınıyor. Bu mevzu bir asır sonra bile ilk günkü kadar canlı ve hararetli tartışmalara sebep olabiliyor bu memlekette. Zamanında dinden çok çekmiş, kiliselerle çok boğuşmuş Fransızlar, kiliseyle devleti birbirinden o kadar kesin ayırmışlar, ona o kadar otoriter bir tavır sergilemişler ki din devletten sahiden korkuyor. Ama devlet de hala dinden! En çok pizza ve portakal suyu seven, yiyip içtiğiyle ve dinin toplumdaki yeri hususundaki görüşleriyle de "Amerikanvari'' olmakla suçlanan Nicolas Sarkozy, yeni bir laiklik anlayışından söz ediyor. Anne tarafından Yahudi, baba tarafından Macar asıllı bir göçmen ailenin çocuğu. Gürültü koparan "Cumhuriyet, Dinler ve Umut'' kitabında dine daha pozitif yaklaşan bir laikliği savunuyor. Hıristiyan, Yahudi ve Müslümanlar'ın dinle ilişkilerini daha kolay kurabilecekleri bir ortam öneriyor. Sağın yeni lideri Fransız laikliğinin şefkatsiz bir laiklik olduğu kanaatinde. Doğru sahiden de şefkatsiz ve otoriter bir laiklik, Fransız laikliği. Ama bu şefkat yoksunluğundan hiç rahatsız değil halk. Öyle bir arayışta olmadıkları gibi oradan çok uzaktalar. Sosyolog Jean Francois Sirinelli'nin vurguladığı üzere, "Neredeyse yüzde 80'i inançsızlaşmış bir toplum. Fransa'da bugün hala aşırı sağ, sağ ve hatta sola oy kullanan bir katolik Fransız seçmenden bahsedilebilirse de bunun önemli bir siyasi desteğe dönüşebilecek kadar bir gücü yok''. Sarkozy de zaten Fransızlar'a bakıp, çıkmamış yola. Kitabında vurguladığına göre esasen "Fransa'daki İslam'', "5 milyon Müslüman'' düşündürmeye başlatmış bu meseleyi. Amacı, Fransa'da İslami, ülke dışı etkilerden kurtarıp, kendi bulunduğu alanda var etmek ve yaşatmak. Hayır, niyeti İslama Fransız yorumu katmak ya da Fransız Müslümanlarını asimile etmek değil. Aradaki farkı izah ediyor zaten: "Asimile etmek demek, 'Seni hazmediyorum' demektir. Halbuki entegre etmek demek, kendinle bütünleştirmek, öbürünü olduğu haliyle ve özellikleriyle kabul edip, onunla öylece bir araya gelmektir''. Dinlerin Fransız toplumunda hak ettiği yerde olmadığını öne sürüyor ve "Nasıl, devlet bir kreşin, bir parkın inşaatı için kaynak ayırabiliyorsa, bir ibadethanenin yapımı için de kaynak ayırmalıdır'' diyor. Bu görüşleriyle Başkan Bush'tan etkilenmekle suçlanıyor. Fransa'da Amerikan tipi bir cemaatleşmeyi savunmakla devletin dinlerin finansmanına izin vermeyen 1905 yasasını alaşağı etmeyi istemekle ve cumhuriyetciliği de anlamamakla eleştiriliyor. Savunduğu fikirleri konjonktüre ait katologlardan seçmekle de suçlanan Sarkozy, her halükarda sağın yeni lideri. Uzun süredir ilk kez biri, bu muhafazakar, durgun, kıpırdamayan ülkede, Fransa için tamamen farklı, ona tamamen aykırı konulardan bahsediyor. İyi oldu!
|