|
|
|
|
Hasta da gariban hastaneler de...
9 büyük hastane turu, insan öğüten sistemin, İstanbul'u çoktan esir aldığını ortaya koydu. Hastanın garibanlığının üstüne yok ama doktor da çaresiz.
İstanbul'daki 9 hastaneyi kapsayan hastane turumuz devam ediyor. Haydarpaşa Numune, Anadolu yakasının en büyük acil servisine sahip. 50 doktorun gece nöbetine kaldığı, 24 saat boyunca 1000 acil vakanın geldiği Numune dert küpü. Genç bayan asistanın sözleri gerçek bir isyan niteliğindeydi. 3 yıldan beri Numune'de görev yapan asistan, ayda 4-5 nöbet tuttuğunu, en büyük sorunlarının ise güvenlik olduğunu anlatıyor. Bayan doktor, sorunlarını şöyle dile getiriyor: "Arkasında aşiret ile gelenler var. Bu hastanede en az 100 güvenlik elemanı olmalı. Ama 5 güvenlik elemanımız var. Ödenek yokmuş. 24 saat mesai yapıyor bu 5 kişi. Servisi basanlar mı ararsınız, intihar edenler mi? Mahsur kaldığımız bile oluyor. Bize saldırıyorlar." Saat 02.30 suları ve bu sefer Avrupa yakasındaki en büyük SSK hastanelerinden Vakıf Gureba'dayız. Acil Servis'in hemen girişinde üst üste yığılmış çok sayıda sedye gözümüze çarpıyor. 24 saat boyunca ortalama 400 -1000 hastanın geldiği acil dahiliye servisinde çalışan asistanlar, yıllık toplam başvuru sayısının 200 bini bulduğunu söylüyor. Acil dahiliyede görev yapan 12 asistan hekimden biri, "Beylikdüzü, Çatalca'dan gelen hastalarımız var. Arada hastayı kesecek hastaneler yok. Özellikle, yardımcı sağlık personeli sıkıntımız çok büyük. Samatya ve Okmeydanı'na göre yetersiz kalıyoruz" diye dert yanıyor.
HASEKİ'DE SEYYAR ÇAY OCAĞI İstanbul'daki iki tıp fakültesindeki manzara sakin mi sakin. Acildeki ambulanslar ve şoförleri bile uykuda. Haseki'ye vardığımızda saat sabaha karşı 03.00 olmuştu. Ana kapının girişinde bizi seyyar bir çay ocağı karşıladı. Bu manzara, içimizi ısıtsa bile, bu minibüs burada ne arıyordu? Çay ocağının yanı başında ısınmaya çalışan hasta yakınlarından Veysel Yıldız ile karşılaştık. Yıldız, inşaattan düşerek beyin kanaması geçiren amcasının oğlu 18 yaşındaki Tuncay Yıldız'ın hayatından endişe duyuyor. Taksim İlkyardım Hastanesi'ndeki gece nöbetimiz, adının açıklanmasını istemeyen kulak burun boğaz hastalıkları asistanının şu ibret verici sözleriyle noktalanıyor: "Öncelikle güvenlik sorunumuz devam ediyor. Hastanede malzeme sorunu da yaşıyoruz. Reçete ettiğimiz her ilaç, hastane eczanesinde bulunmuyor. Burası bir eğitim hastanesi ama ben tekrar TUS'a (Tıpta Uzmanlık Sınavı) girecek olsam burayı yazmam. Hastanedeki tıbbi aletlersürekli bozuluyor ve biz hastalarımıza gereken hizmeti veremiyoruz." Tam 44 yaşını geride bırakan SSK İstanbul ya da bilinen adıyla Samatya Hastanesi, deprem güçlendirme çalışmaları yüzünden aylardan beri inşaat halinde.
SAMATYA ÇEHRE DEĞİŞTİRİYOR İnşaat 2005 yılı Mayıs ayında bitecek ve hastanenin çehresi değişecek. Başhekimi Dr. Özgür Yiğit, "Telefonla randevu alarak günde 3 bin - 3 bin 500 hasta geliyor. Burada problem geçmiş dönemdeki idarecilerin birbirleriyle kavga etmeleri. Bu da biz göreve gelince halloldu. Burası kabuk değiştiren bir hastane. İyi sağlık hizmeti veren hastane ayakta kalmalı. Biz özel hastanelerle ile yarışacağız. 400 fiili yatağımız var. İnşaat bitince 750 kapasiteye ulaşacağız". Şişli Etfal Hastanesi, İstanbul'un en yorgun ama en gariban hastanesi olarak karşımızda. Bizi karşılayan işinin ehli hemşire, daha çok bıkkın bir halde konuşuyor: "Gündüz çalışıyorum. Sabah 08.00- 16.00 arası. Haftada 1 gün, 24 saat çalışıyorum. Tek başımıza kalıyoruz burada. Burada 7'nci senem. Koşullar beni vurdumduymaz yaptı. Buraya düzgün insan nadir gelir. Teşekkür edecekleri yerde, beddua edip, gidiyorlar. Bir hasta geliyor, aslında hiçbir şeyi yok. Onun yanında ailesi var ve hiçbirini dışarı çıkaramıyoruz. Sürekli kavga çıkıyor. Kaç kez dayak yemekten kurtuldum. Bıçak çekiyorlar. Silah doğrultuyorlar." Bir gece nöbetinde ortalama 150 hastanın başvurduğu Şişli Etfal Hastanesi acil servisinde o gece nöbetçi olan hekim, 40 yaşından sonra dahiliye ihtisasına başlayan 42 yaşında bir asistandı. Adı bizde saklı hekim, "İstanbul'da bizden başka yeşil kartlı garibanlara bakan bir hastane yok. Bu hastanenin yaptığı iş Türkiye'nin başka hiçbir yerinde yapılmıyor. Kafalar değişmeli. Gelenlerin de kafaları değişmeli. Özelleştirme ve tüm hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na devri gerçekleşirse, İstanbul'un gariban hastaları ne olacak? Çünkü sağlık hizmeti pahalı bir iş. Devlet hastaneleri can çekişiyor. Burada kan gövdeyi götürüyor. Ama hasta burada hizmet alıyor ve burada olmaktan gurur duyuyorum." 14 saatlik tur bitti. Arta kalanlar ise özetle şöyleydi: Hastanın garibanlığının üstüne yok ama doktor da çaresiz. Sağlık sistemi, insan öğüten bir canavara dönüşürse böyle olması kaçınılmaz değil mi?
Didem ÜNSAL
|
|
|
|
|
|
|
|
|