|
 |
|
 |
 |
Mahpus damında bayram işte böyle geldi geçti
|
|
Dışarıdan bakan kadın kuaförünü, mermer kaplı hamamı çalışma atölyelerini, spor ve konser salonunu, ibadethaneyi görüp; "Acaba burası otel mi" diye sorabilir. Hayır değil....
Paşakapısı Kadın ve Çocuk Tutukevi oldukça ilginç bir yer. Örneğin koca bir odayı son derece modern bir kuaför salonu haline getirmişler. Buraya dışarıdan hoca olarak gelen usta bir kuaför mesleki eğitim kursu veriyor tutuklulara. Yani dışarı çıkınca elleri bir iş tutsun bir zanaatları olsun diye isteyenlere kurs veriyor haftanın belirli günleri. Tüm çalışmalar da koltuğa oturan diğer tutukluların saçları üzerinde yapıldığından avlular, koğuşlar, atölyeler eşofman takımı üzerine son derece düzenli saçlarla gezen hanımlarla dolup taşıyor. Bir başka ilginç yer ise ibadethaneler. Çoğul takısı kullanıyorum çünkü hem mescit hem de kilise var tutukevinde. Oranın zorunlu konukları arasında gayrı müslimler de olduğundan idare onların da kendi itikatlarınca ibadet edebilmelerini böylelikle sağlamış.
SAZ DERSİ DE ALIYORLAR Bir başka göz dolduran kurs ise saz- söz üzerine. Usta bir bağlamacı ve yorumcu olan hocaları eşliğinde hem nota öğreniyor hem saz dersi alıyor, hem de bir ağızdan türkü çığırıyor tutuklu bir gurup kadın. Ben oradayken küçümen bir de konser verip Mahzuni Şerif'ten, Ahmet Kaya'dan, Fatih Kısaparmak'tan ve Kıvırcık Ali'den türküler okudular. Daha sonra resim ve el sanatları bölümüne geçtik çekimler yaptık. Adeta orta okullardaki iş bilgisi dersi tadında çalışmalar gözledim orada da. Kesici delici alet verilmemesine rağmen harika işler çıkarıyor oradakiler. Koğuş pencerelerinden atılan mapushane işi boncuk işlemeleri ise hayat boyu saklayacağım elbette.
MEMURLAR KOĞUŞU Bir başka ilgi çekici bölüm ise memurlar koğuşu. Daha ziyade dolandırıcılığa, sahteciliğe karışmış bankacılar, devlet memureleri ağırlıklı o koğuşta. Fotoğraf çektirmekten kaçındılar ama dakikalarca sohbet edip dertleştiler benimle. Gazetelerden oldukça şikayetçiler. "Bilmeden, anlamadan, dinlemeden yazılıyor. Kamuoyu ve mahkeme çok etkileniyor bunlardan" diye sitem ettiler. O koğuşun en medyatik siması ise hiç kuşkusuz "İğneli Hemşire". Hani görev yaptığı Siyami Ersek Hastanesi'nde nöbet vakitleri damarlarına zehir enjekte edip pek çok hastanın ölümüne sebebiyet verdiği söylenen hemşire kız yani. Biraz ürkek de olsa, yanıma sokuluyor ve diyor ki, "Aldığım haberlere göre benim nöbetim sırasında ölenlerden çok daha fazlası diğer nöbetlerde ölmüş. Nedense ben günah keçisi ilan edildim. Ama o hastanede ne dolaplar çevrildiğini, neden benim kurban olarak secildiğimi ilk duruşmada bir bir anlatacağım." İri yeşil gözleri dolu dolu olarak anlatıyor bunları. Bir ara merdivenleri hızla inen arkadaşları gelip uyarıyor onu. "Savaş Abi'den yanlış olmaz ama sen yine de fazla açılma konuşurken. Belki mahkemeyi olumsuz olarak etkiler bu konuşmaların" diyorlar.
BAK POSTACI GELDİ Tam o sırada infaz korumacı hanımlardan biri elinde bir tomar mektupla avluya giriyor. Hepsinin gözlerinin parladığını heyecanlarının doruklara çıktığını görüyorum. Yardan yavukludan, ana baba kardaştan gelen bayram mesajları, özgürlük dilekleri sılada ne olup bittiğini anlatan hayati evrakı metruke onlar. Çoğu ismi okundukça telaşla gelip kapıyor kendine gelen bu mektupları. Arada adı okunmayanlar, yani mektupsuz kalanlar var. Onların hüznü ise insanın ciğerini yakıyor. Biri yutkunarak dönüyor bana ve diyor ki; "Mutlaka göndermiştir benimki. Benimki dediğim en sevdiğim, uğruna ölümlere gidip geldiğim o delikanlı. İsmi lazım değil. Ama çok sever beni o da. Böyle habersiz koyuşu beni unutmasından sevmez oluşundan değildir. Mutlaka bir yerlerde tıkanıp kalmıştır mektubu. Hani Kara Tren türküsü var ya, Hani 'Kara tren gecikir belki hiç gelmez, Dağlarda salınır da derdimi bilmez. Dumanını savurur halimi görmez. Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez' diyor ya hani. İşte öyle bir gecikme olmuştur sevdalımın mektubunda." Duyunca benim de boğazıma bir şeyler düğümleniyor. Etrafa bakıyorum. Kimi sevinçten, kimi de az önce konuşan arkadaşlarının anlattıklarından ağlıyor. Vedalaşıp çıkarken sesleniyorum. "Allah kurtarsın" - BİTTİ -
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|