| |
|
|
CHP'nin sorunu Mustafa Sarıgül değil ki!..
Acaba bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi'ne, Türk demokrasisinin "Konu Mankeni" olmak yeterli mi geliyor? Türk siyasetinin son iki yılını değerlendirdiğiniz zaman, "Bu tür muhalefet için Cumhurbaşkanı Sezer'in varlığı yeter, CHP olmasa da olur" demeniz mümkündür. Çünkü CHP toplumun gerçekleri ve beklentileri yerine, siyasette Devlet'in temsilciliğini yapmayı tercih eder bir görüntü içindedir. Kendilerinin de vaat listelerinde bulunan Kamu Yönetimi Reformu veya Üniversite Reformu benzeri konularda, genel olarak "Laisizmi Korumak" gerekçesi ile kenara çekilmiş ve Çankaya çizgisi dışına çıkmamaya özen göstermişlerdir. Herhangi bir temel konuda topluma sundukları bir projeleri yok gibidir. Toplumda geniş tartışma konularını oluşturan TMSF ve BDDK uygulamaları ve bunlara ilişkin isimler üzerindeki gelişmelerde, kimse CHP'nin tutumunun ne olduğunu bilememiştir. Örneğin bugün bir özel bankaya borcunuz var ve bunun geri ödenmesi konusunda zorluk çekiyorsanız, bu sizi ve bankayı ilgilendirir.Ama bu borcunuz bir kamu bankasına veya kamunun el koyduğu batık bir bankaya ise, size haber bile verilmeden yurtdışına çıkmanız yasaklanır. Mesela, yasaların herkese ve her kuruma eşit mesafede olması ilkesini çiğneyen böyle bir durum CHP'yi hiç ilgilendirmez. Çünkü CHP'nin hukuka ilgi duyduğu tek alan laisizme ilişkindir. Başı örtülülerin eğitimde yok sayılmaları da, CHP'nin ilgi alanına girmez. Sosyal demokrasinin iktidar olduğu ülkelerde devletçilik bitmiştir. Ama Türkiye'deki özelleştirme çalışmalarında, CHP daima karşı cephededir. Bugünkü CHP'nin en merak ettiği konular, medya dedikodularına dayalı olarak TRT'de kimin ne kadar ücret aldığıdır. CHP'nin tahammül edemediği durum ise, parti içinde birilerinin "Ben de varım" veya "Biz Genel Merkez'den farklı düşünüyoruz" demesidir. Çünkü bugünkü CHP'nin hedefi iktidar olmak değil, sadece var olmaktır. Çünkü 1999 genel seçimlerinde var olmak bile tehlikeye girmiş ve CHP barajın altına düşüp, TBMM'nin dışında kalmıştır. Bu nedenle mesela Ertuğrul Günay gibi isimlerin CHP'yi yeni bir soluğa kavuşturma istekleri, partiden ihraç edilmekle sonuçlanmıştır. Mustafa Sarıgül'ün halka açılıp, iktidara aday olmak şeklindeki siyasi ihtirası, onun ihraç talebi ile Disiplin Kurulu'na sevk edilmesine neden olmaktadır. Bugünkü CHP'nin yönetimi 1960'larda olsaydı ve İsmet İnönü yerine Baykal o zaman genel başkanlıkta bulunsaydı, Bülent Ecevit de, Turan Güneş de, Deniz Baykal da, Ali Topuz da CHP'den ihraç edilirlerdi. Bugün, Cumhurbaşkanı Sezer istifa edip bir parti kursa ve seçime katılsa ne kadar oy alırsa, CHP de bugünkü görüntüsü ile Türk seçmeninin o kadar ilgisini çekmektedir. Partiler arası demokraside devletçiliği, parti içi demokraside de tek sesliliği temsil eden bir siyaset anlayışının, bir genel seçime dönük ne iddiası olabilir ki? AK Parti'yi kuranlar bile değişmek ve dünyalı olmak için çaba gösterirken, CHP'nin değişmemekte direnmesi ne kadar doğru olabilir ki?
|