|
|
Bakıp da, 'Neydi, ne oldu' dediğim çok ünlü isim var
* Bir filmin ya da dizinin faturası iyi ya da kötü yönetmene mi aittir? İş yönetmenindir tabii. Çünkü yönetmen çok iyi bir yapıtı çok kötü bir hale de getirebilir. Ama elinizde iyi bir öykü olmazsa hiçbir şey yapamazsınız. Yani bir senaryoda söyleyecek bir sözünüz yoksa, oyunculuk da bir işe yaramaz. Teknik imkanlar, çekim koşulları da çok önemli tabii. O kadar zor şartlarda çekiliyor ki bu diziler... İzleyenler bunu bilmiyor, "Kadın ne kadar kötü çekmiş" diyor haklı olarak. İşin içinde olmama rağmen, yeri geldiğinde ben bile diyorum. Çünkü burada dört günde, bir dizi çekiliyor... Ben kaset yayına yetişecek diye, üç gün uyumadığımı bilirim.
* Herkes bir oyuncu olma sevdası, ille de bir dizide rol kapma çabasında. Deneyimsiz isimlerle çalışmak, bir yönetmen için çok mu ızdırap verici? Bir kere şunu söyleyeyim, oyuncu olmayan insanla çalışmak çok zor. Sizi gerçekten uğraştırıyor. Ama aralarında gerçekten yetenekli ve iyi oyuncu olabilecek kişiler de var. Eğer içinde o ışığı görürsem, onlarla severek uğraşıyorum. Ama herkesin oyuncu, daha doğrusu şöhret olmak istediği bir gerçek. Şöhret cazip geliyor insanlara ama şöhreti taşımak çok zor. Ben bunca yıl çok sayıda şöhretli insanla çalıştım, arkadaşım oldular ama değişmeyeni çok az gördüm. Şöhret adamın yürüyüşünü bile değiştiriyor. Bazen arkalarından bakıyorum, "Vay be, neydi ne oldu" demekten alamıyorum kendimi.
* Bu biraz da bizim suçumuz galiba, hemen göklere çıkarıyoruz insanları... Kesinlikle, geldiği yeri haketmeyen çok insan var Türkiye'de. Ama düşünsenize, onca para, yatlar, katlar, jipler... Ne olduğunu şaşırıyor insan ister istemez. Tabii kişiliğinizin buna müsait olması da çok önemli.
* Bir çok şöhretli isim de içinde yaşadığı bu dünyadan, şöhretin getirdiklerinden şikayetçi ama... Ben buna pek de anlam veremiyorum doğrusu. Eğri oturup doğru konuşalım, bugün yönetmeni de, oyuncusu da kazandıkları zaman çok güzel paralar kazanıyor. Şikayet edecek bir şey yok, her işte sıkıntılar, zorluklar var. Her iş yerinde iki yüzlü, riyakar insanlar var. Bugün asgari ücretin 350 milyon olduğu bir ülkede, çok sevdiğiniz bir işi yapıyor ve çok iyi paralar kazanıyorsunuz. Üstelik yapılan iş de sanat değil, size söyleyeyim. Üç gün içinde çekilen dizide sanat yapılamaz zaten. Bunu sanat olarak kabul edip, "Aman ben şunu çektim, şöyle iyi oynadım" demenin de bir anlamı yok.
* İyi oyuncuyu tarif eder misiniz? Oyuncu oyun oynamamalı, doğal olmalı. Daha çok tiyatrocularda görüyorum ben bunu, resmen oyun okuyor. Şener Şen'i tek geçiyorum oyuncu olarak. Çok yumuşak, sıcak, hamur gibi yoğurabiliyorsunuz onu. Bir de Uğur Yücel ve Haluk Bilginer'i beğeniyorum son zamanlarda.
* Kadın oyunculardan beğendiğiniz kimler? Doğrusu aklıma pek isim gelmiyor. Zuhal Olcay'ı söyleyebilirim belki. Türkiye'de gerçek oyuncu sayısı çok az. Dizilerde yapılan ise hiçbir şekilde sanat değil, sadece vakit geçirmek için yapılan işler.
* Geçmişle bugünü karşılaştırdığınızda, koşullar çok mu farklı? Eskiden yönetmen yapardı her şeyi tek başına, şimdi bakıyorum 4-5 asistanı olan var. Hatırlıyorum eskiden sette bir soba olur, bütün o Ayhan Işıklar, Belgin Doruklar falan tüm ekip etrafına toplanıp ısınmaya çalışırlardı. O güne göre çok da iyi fimler çekilmiş bence. Bir Lütfü Akad, Atıf Yılmaz, Yılmaz Güney... Bu isimlere hakkını teslim etmek gerek. İnanın, şimdi o günkü şartlarla, o kadar iyi film çekecek yönetmen bulamazsınız.
HERKES oyuncu olmak istiyor. Şöhret cazip geliyor insanlara, oysa şöhreti taşımak çok zor. Bir çok şöhretli isimle çalıştım, arkadaşım oldular ama değişmeyeni çok az gördüm
|