Bildiklerimiz gördüklerimiz duyduklarımız
Bu isimde bir yarışma programı vardı 70'li yıllarda... Yakın geçmişin "Kim 500 Milyar İster"i gibi çok izlenir bi programdı. O zaman tek kanala mahkumuz; "Reyting'i hiç duymamış bu kulaklar. Duysa da bi ilaç markası, bi tarım aleti çeşidi filan sanma potansiyelimiz yüksek. Herbie Hancock'un bi parçası da sinyal müziği idi hiç unutmam. Halit Kıvanç sunar ve "Bildiklerimiz gördüklermiz duyduklarımız'' şeklinde söylerdi adını. Gençlere seferberlikten önceki bi zaman gibi geliyordur o yıllar. Doğru ya, çoğu portakalda vitamin bile değildi zira. Geliyoruz fasulyenin faydalarına: Bir yazıya başlık oturtmak öyle hiç de sandığınız gibi kolay bişi değildir pek sevgili Nikaragualı hemşehrilerim. Böyle bir merak, ne biliyim bir okuma arzusu felan ve fişman yaratmalıdır başlık. Bugünküsünde de sanki bi dedikodu kokusu var gibi di mi? Bizim kuytu "köşe'' haftalık olunca geçen haftanın şahadetine parmak basmanın ötesine gidemiyor. Ötesi "günlük'' yumurta, "hatıra defteri'' vesaire. Ben artık bildiğiniz üzre diziyle ilgili (a-a yoksa hala bilmiyor musunuz? Rezzalet! Titreyip kendinize gelin ve çarşambaları saat 21.40'ı boş bırakın, gözü "Ti aR Ti förssst program''a dikin. Cık cık cık!) Çekim için her hafta İstanbul ve "elma'' sıyla ünlü kent arasında mekiğin alasını dokumaktayım. Kendini seslendirmenin böyle bir zahmetli yanı var. Henüz, örneğin Amasya'da bir montaj ve dublaj stüdyosu kurmayı düşünmediklerine eminim. Bu git gellerin en tuhaf yanı "Yatak Hikayeleri''. Muzırlanmayın da okumaya devam edin: Kendi evimde, söylemesi ayıp "Ekiz'' yatağımın sağında yatarım ben. Harşena Otel'deki (Amasya'nın güzide oteli) sağımda duvar var misal. Yani her Allah'ın günü önce sağıma niyetlenip sonra duvara çarpmaktayım. Bu toslamanın nihayetinde fizik olarak da duygu olarak da "soldan kalkmak''tayım.
BOŞ DURAN YASTIK En son İstanbul'da, evimde, gecenin körbir vakti uyanıp Amasya'daki otelde sol cenahımda, komodinin üzerinde durup duran saatime göz atayım hesabıynan elimi uzatıpyine aynı cenahda boş boş duran yastığa ühü ühhü!) temas etmemle "hebelek'' diye kalp çarpıntısıynan uyanmam bir oldu. Bir yastık insanın kalbini bu denli çarptırabir mi ey ümmeti müslimin!? Yatılan yere ya da açılan sandığa (!) göre sol ya da sağda duran boş yastık, en kabadayısından ancak bir Türk filminde uyuyan başrol artizinden önce yataktan kalkmış diğer başrol artizinin uyku sersemi devinimsel bir jesti olarak gönül indimizin "nostalcük film'' rafına yerleşmiştir oysa. (Ki bu salak trük günümüzdeki dizi ve filmlerde hala kullanılmaktadır.) Ahmet Altan açısından benzetmek gibi olmasın; kendisinin hikaye ve romanlarında kurduğu cümleler uzunluğundaki bu cümleden sonra beni okumaya ara verip bi çiş molası bi kaave arası filan verin isterseniz. Bu arada aranızda, beni yazı yazarken hayal eden sapıklar varsa bu hayalin içerisine boynuma bir boyunluk yerleştirsinler. Çekim sırasında rol icabı kullandığım arabayı bi dönüş yapmak içün geri vitese takmış halde fren yerine gaza basmak suretiylen duvara çakmış bulunuyorum. Markası Opel Tigra idi... Ya arabanın arkası? Normalde çarpmanın şiddeti ile arkasının (ki bunun düzdür bilirsiniz) sırtıma kadar girmesi gerekirken bunu yapmayıp ne kadar sağlam bi araba olduğunu bize göstermiş oldu. Opel'ciler yaptığım bu reklam karşılığında gönüllerinden ne koparsa artık eve yollayabilirler! "Şaka bi yana'' filan deyip finale bi bağlama çekiceemi düşünüyosanız yanıldınııız. Bugün itibarıylan "erdem''liyaşamayı bırakıyorum. Dost ve müşterilere duyururum. (Ay bunlar ciddiye alırmış!...)
|