Artık üşüme vaktidir
Nasıl hissediyoruz kendimizi? Üşümeler geldi mi? Cenin pozisyonları alındı mı? Yaz sıcağında yapış yapış yapışmak istemeyip git öte dediğimiz sevgililerin kanadına kanadına, kuytuya girildi mi? Polarlar çıktı mı? Seksapel yerlerde mi? Çorapla falan yatılabilir mi artık? Yurdun her neresinde yaşıyor ve yaşatılıyorsak yaşatılalım, yeldirmelerimizin iki ucunu kavuşturmalara başlamış bulunuyoruz. Pekmez kıvamında, insanın içini bayan ööylecene duran havalarla fenafillah mertebesine ulaşmış gönüllerimizi mevlam serinletecek miydi filan derken; hoppala 'Sel Suyu' Yeliz'in şarkısındaki bir mısra olmaktan çıkmış katıp önüne gidiyor insanları... Üçüncü dünya ülkelerinde (for egzampıl Hindistan) vakayı adiyeden sayılan ölüm sebepleri aaa bi bakmışız bizim vatandaşların kaderi olmuş. Mevsim normalleri diye bişeyler vardı hani hatırlayanınız var mı? O zamanlar böyle zırt pırt deprem de olmazdı. Dünyanın çivisi henüz oynamamıştı yerinden. Tehlike sinyalleri çalmıyordu öyle derindeen derinden. Sonra bana ve çocuksuz ünlülere sorulan ilk üç sorudan biri olan 'Niye çocuk yapmıyorsunuz?' baraj sorusuna Beyaz Kelebekler'in ''Seen gidinceee' sinin 'Şu dünyaaanın haaline baaak...' mısrasıylan (mısraınla mıydı yoksam?) karşılık verdiğimde ya da birileri verdiğinde; 'ayy ne demode cevap' oluyor. Behey cahil cühela!.. O cevap modayken kıçımızı kaldırsaydık bu dünya belki de intikam planlarına başlamayacaktı. Valla ne derseniz deyin. İster çocukluğunuzun solmuş resimlerindeki gülen enerjinizden yardım isteyin. İster ölmüş babanız( mız)ın, annenizin hatırasına sığınıp farklı bir düzleme geçin. Ama dua edin. Ateist bile olsanız inanacak bişey bulun. Zaman, o zamana doğru koşarayak ilerlemekte. Bu hafta da size sululuklar yapıp eğlence ihtiyacınızın bir bölümünü karşılamak isterdim. Amma pek içimden gelmiyor. Sanki felaketin üzerine yazılmış bir yazı tavında bu haftaki kompozisyon; onun da farkındayım ayrıca. Bunca, hem de sık be sık bizim üzerimizde gezinen felaketlerin ardından yazdıklarımın da dışında ekstradan sayılmasını talep ederim. Yakın geleceğe ilişkin bişey bildiğimden hissettiğimden falan değil yanlış olmasın. Zaten sizin Nostradamus'unuz olduğumu kim iddia etti ki?! Belki de sadece kış hezeyanı, gri hava sendromu ve buna benzerdir.
KAFANIZA GÖRE TAKILIN Artık ciddi pozisyon almanın zamanı geldi ey insanoğlu. Bak ben bile 'meşaz kaygılı' bi yazı yazmış bulunmaktayım. Ki ederim nefreeeet... Naapıcaz ne edicez peki diyorsanız girin internete dünyanın hava ve yol durumlarına bakın. Rahmetli dedelerimizin yaptığı gibi 'ajans'ın hava durumunu dinlemekle iş bitmiyor. Yarınki havayı öğrenip,bugünü kurtararak nereye kadar yaşanabilir di mi? Daha öbürsü, daha da öbürsü günler? 'Herkesler kendi kapısının önünü süpürse bütün şehir temiz kalır' diyor bir atamın sözü. Ben kendimden bi misal vereyim, bazınız iğrenin mesela; bu umumi helaların, akıtılıp duran musluklarını bile tuvalet kağıdı ya da yanımda taşıdığım kağıt mendille tutarak kapatmaya çalışıyorum. Manyak mıyım acaba? Bana ne elalemin hela musluğundan? Tema Vakfı'nın fevkalade bir şekilde başından beri farkında olup da uyara uyara dillerinde tüy bittiği 'Türkiye çöl olacak' çığlıklarını hiç duymamış olamazsınız. Hayır, duyup da tıngırdamayan görse gününü tamam da ucu duyarlılara dokunuyor. Bu dünyada gittiği yere kadar yaşamayı hakedenlere... Ya da kafanıza göre takılın. Zaten de öyle yapıyorsunuz. Canlarım benim. O zaman da patala kütele yavrulamayın. Zira üzülen bittabi ki siz olacaksınız. Bugün böyle... Duyarlı arkadaşlar kalsın sağlıcakla...
|