Ya ümitsizsiniz ya sizsiniz
Bu güzel başlıktan sonra fevkalbeşer bir yazı döktürmem icabedecek. Yani etmesi lazım hesapta. Dur; hemen konsantre olamıyorum. Ben aktıkça yazı da peşime takılır kanaatindeyim en azından. İlahi kızılcık sen de beklemeyi hiç bilmiyorsun. Önce bir haftadır sancılar içesinde olduğumu bildirmek isterim. "Neden?'' dediniz ise açıklayıvereyim. Bir temenna yerine bir temenni ile başlasam? Geçen haftaki yazımı okumadınız inşallah! Zira okuyanların hiç bişii anlamadığına kalıbımı basarım. Ah bu internet yolculukları!.. Bi benim başıma mı örer ipekten çoraplarını? Yazının harfleri, yaylaya giden Seren Serengil bavulu gibi yollarda düşmüüüş, eksilmiiiş, "Ben gelmiicem'' diyerekten olay mahalline bi eksik gitmiiiş (ölüm çıksın ki göndermeden on kere okuyup öyle gönderiyorum..) Yani ne sen sor ne ben söyliyimlik bir durum. İçerimi içerimi böylemesine bir döktükten sonra tahrir ödevimize başlayalım: Size Atv'nin yeni bombası "Ali Baba'nın Çiftliği''nden söz etmeyeceğim. Söz. (Çifliğin sahibinin adı Ali imiş! Sahiden.) Zira içiniz şişmiş olabilir. Ben okuyup duruyorum. Bir haftadır "konuya deyinmeyenleri soldan bi sayalım'' durumu söz konusu. A ben mi? Zevkle seyrettim. Bu ve benzeri programların tiryakisiyim. Böyle hallerde yattığım ya da oturduğum yerden durumla özdeşleşmeye bayılırım. Küçüklüğümden beri asal hayallerini gerçekleştirebilen şanslı bir kul olarak bu kadarcık, çok da yaratıcı sayılmayacak bir hayal dünyasını bana hoşgörmenizi istesem mesela çok şey mi istemiş olurum sizden? Sözlü ve yazılı basın bize ne dayatırsa biz onu yeriz. Ağız tadımızı biz belirleyemeyiz. Öyle... Atv'nin falan diye yağcılık yapmıyorum; hakikaten bayılarak seyredeceğim bir program. Devamlılık süresi olarak üç hafta az geldi mesela, oradan anlayın. Bi de şunu devamlı verselerdi şöyle gece gündüz, BeeBeeGee gibi. Her anını göremedikten sonra ne anladım ben bu aşktan! Misal: "Zeynep Özal horlar mı? Tuvalete girdiğinde sifonu çekmeyen ünlü kimdir? Uyurken gezebilen mevcut mudur ekipte?"diye, ben meraktan uyuyamayabilirim. Bunu kimsenin düşündüğü yok tabii! Bu, yarışmadan hiç bahsetmemiş halim! Saygıyla önümde eğiliyoruz! Başlık ne alaka diyenlere de yetiştim! (Okur, gözlerini kaldırıp başlığa bakar.) Bir İstanbul Masalı'nda bir kahraman söyledi; benim de çok hoşuma gitti. Güzel sözler defterimin bir köşesine yazıp gözden ırak olanı gönülden ırak tutacağıma yazımın tepesine oturtayım dedim. Hemfena da durmadı galiba?! Dizilere takılıyor musunuz? Ben kafayı yemek üzereyim. Hepsini merak ettiğimden "Acaba hiçbirini seyretmesem daha mı iyi ne?'' kararı aldım bi ara. Sonra "Ayşegül'' dedim (may neym iz Gül... Ayşe-gül) "Manyak mısın yavrucuğum? Hem neden kasıyorsun kendini? Rahatta ol. Orda dur. Evde oturdukça, biri biri birilerine bakar bakar durursun'' dedim. Konudan konuya geçmece yapacağım şimdi (bak uyarmadı deme!) Geçenlerdee kuafördeyim, aylık dergileri karıştırıyorum; Sharon Stone'un bir röportajına rastgeldim. Ay küü tabii cancağızlarım; bunun yükseğini, büfenin üstüne koysan orda bile iyi duruyor. Kadın, hani öyle "duran'' ilişkiler konusunde ne demiş beğenirsiniz? "Eğer benim meyvelerimden istemiyorsan ağacımı sallama kardeşim!?" Böyle demiş. (Başlık bu olmalıydı ya) Ama nasıl laf? Sizin mesela... Nedir durumunuz? Ham meyve olana da ham meyveyi dalından koparana da değil sözüm. Olmanın da dolmanın da yaşı yoktur tavında düşünenler cevabını verebilir bi de sanki. Ağacın meyvesini gövdesine yaslanıp tadını çıkara çıkara yiyenlerden misiniz? Yoksa ağacı sallayıp gidenlerden mi. Bi düşünün bakalım...
|