|
|
İstanbul'un bir kalbi var New York'un hiç olmadı
Bu kente olan sevgisini sadece yaşayarak değil, yazarak da diri tutan Amerikalı profesör John Freely, bugünlerde Cem Sultan kitabıyla Avrupalı okuyucunun da gündeminde.
Henüz 6 yaşındaki bir çocukken, okumayı büyük büyükbabasının getirdiği, İstanbul'u anlatan kitaplardan öğrenmiş... "Bunun neresi garip" demeyin, çünkü o İrlanda asıllı bir Amerikalı ve halen Boğaziçi Üniversitesi'nde ders veriyor. Farklı ülkelerden gelen birçok öğrenciye "Bilim Tarihi"ni öğreten fizik profesörü John Freely, 1926'da New York'ta doğmuş. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan Ordusu'na katılıp Hindistan, Burma ve Çin'de görev yapan Freely, Iona College'ın fizik bölümünden mezun olmuş. Eşi ve üç çocuğuyla birlikte İstanbul'a ilk kez 1960'da gelmiş. Robert Kolej'de ve kurulduğunda üç yıl Boğaziçi Üniversitesi'nde ders veren Freely, 1976'dan sonra da Amerika, Yunanistan ve İtalya'da öğretim görevlisi olarak çalışmış. Ailenin İstanbul'a ikinci kez geliş ve ayrılış tarihleri 1988 ile 1991. Ama 1993'te yine yolları İstanbul'a çıkmış. Bu kente olan aşkını sadece yaşayarak değil yazarak da diri tutan Freely'nin, sayısı 40'a yaklaşan kitapları arasında İstanbul'un ağırlığı fazla. Kısa bir süre önce Londra'da basılan "Jem Sultan: The Adventures of a Captive Turkish Prince in Renaissance Europe - Cem Sultan: Rönesans Avrupası'nda Esir Bir Türk Prensinin Maceraları" kitabı da Avrupa'da büyük ilgi görüyor. Kitapları, aralarında Rusça, Bulgarca, Portekizce'nin de bulunduğu 10 dile çevrilen profesör ile evinde görüştük. Bize, büyük büyükbabasının Kırım Savaşı'nda yaralanmasıyla Selimiye Hastanesi'nde tedavi gördüğü sırada aldığı ve ülkesine götürdüğü kitaplarla başlayan İstanbul hayranlığını anlattı.
İSTANBUL OKUMAYI ÖĞRETTİ İstanbul'un adını henüz bir çocukken, 6 yaşındayken İrlanda'da duydum. New York'ta doğdum ama hayatımın bir bölümünü de İrlanda'da geçirdim. Asker olan büyük büyükbabam Kırım Savaşı'na katılmış. Savaşta yaralanmış ve İstanbul'da Selimiye Hastanesi'nde tedavi görmüş. İrlanda'ya dönerken İstanbul ile ilgili kitaplar getirmiş. Henüz bir çocukken okumayı o kitaplardan öğrendim.
AİLECE GELDİK 1960'ta Robert Kolej'den bir iş teklifi aldım. Eşim Dolores, kızlarım Maureen, Eileen ve oğlumuz Brendan ile İstanbul'a geldik. 1976'ya kadar kaldık. Robert Kolej'de ve kurulduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde ders verdim. Sonra ayrıldık ve 1988'de yine geldik. Üç yıl kaldıktan sonra ayrıldık. 1993'te geldik ve gördüğünüz gibi hala buradayız.
HAYATIMIN FIRSATIYDI İstanbul'u çok merak ediyordum. Tarihi, insanları, Boğaz'ı. Geldikten sonra çok daha ilgi çekici buldum. İstanbul'a turist gibi gelmek istemedim. Burada yaşamak, burada öğretmek istedim. Çünkü bir turistseniz orada yaşayanları çok iyi bilmezsiniz. Hayatımın fırsatını yakaladım ve bu şehirde çalışmaya başladım.
İNSANLAR MUHTEŞEM İlk geldiğimde "Çok çok güzel ve çok çok ilginç bir şehir" diye düşündüm. İnsanlar muhteşem ve çok farklı. New York kaba; İstanbul ise insani yönü olan bir şehir. New York sürekli değişiyor. Doğduğum yere gittiğimde benim tanıdığım ya da beni tanıyan kimse kalmamıştı. Evet, İstanbul da değişiyor ama değişmeyen bir şeyleri var.
HEP GERİ DÖNDÜK Bombalama ya da buna benzer şeyler yüzünden İstanbul'dan ayrılmayı düşünmedim. Ama başka nedenler oldu... Sürekli aynı şeyleri yapmak yerine değişiklikleri seviyoruz. Dünyanın başka yerlerini de görmek istiyoruz. Bunu daha önce de yaptık. Başka ülkelere, kentlere gittik. Ancak iki kez ayrıldığımız halde İstanbul'a yine döndük. Çünkü burayı çok özlüyoruz.
ZENGİNLER NE YAPAR BİLMİYORUM Benim İstanbul'umda en favori mekanlarım elbette Beyoğlu, Kocamustafapaşa, Samatya, Hisarüstü, Mısır Çarşısı gibi yerler. Şimdinin değil ama yıllar öncesinin Boğaz'ı çok güzeldi. Şehir her geçen gün değişiyor. Bu nedenle sürekli onu izlemek gerekiyor. Gerçek İstanbul, "sıradan insanların" yaşadığı İstanbul benim için. Zengin insanlar ne yapar bilmiyorum...
NEW YORK'TA YAŞAM ÇOK ZOR Evet, İstanbul ve New York birbirine benziyor. Ama bazı önemli farklar var. Ben New York'ta doğdum. Annem babam da İrlanda'da doğup New York'a gelmişler. New York'a gelip orada çalışan insanlar, biraz para kazanınca New York'tan ayrılıyor. Çünkü orası yaşamanın korkunç olduğu, zor bir şehir. Bir kere New York'un kalbi yok. Ama İstanbul'un bir kalbi var. New York'ta her şey çok hızlı. Hızla akıp gidiyor. İstanbul da öyle ama burada yaşabilirsiniz. Üstelik New York'tan yüzlerce kat güzel bir şehir. İstanbul'un da sahip olmadığı şeyler var. Mesela ben henüz bir çocukken, çok yoksulduk. Ama her tarafta kütüphane vardı. Orada ders çalışırdık. Kitabı alıp eve götürebiliyorduk. Bu olanak İstanbul'da yok.
CEM SULTAN: DRAMATİK KARAKTER Cem Sultan hakkında yazmayı uzun yıllardır düşünüyordum, ama yeni fırsatım oldu. İstanbul'a ilk kez geldiğimde, hatta gelmeden önce Bizans ve Osmanlı tarihini okumuştum. Cem Sultan, çok dramatik bir karakterdi. Yazmak da uzun zaman aldı. Geldiğim ilk zamanlarda kitap bastırmak çok zordu. Şimdi yayınevleri biraz daha ilgili ama yine de zor. Kitap, Londra'da basıldı. İnsanlar Türkiye hakkında kitap yazıyorlar ama ülkeyi tanımıyorlar. Genç, Amerikan ya da İngilizler geliyor, etrafa bakıyor, burayı bilmeden kitap yazıyor. Burada yaşamıyorlar. Ama perdenin arkasındakini görmek ve hissetmek çok önemli.
Halime Sürek Kahveci
|