Delbo'nun acısı ve yaşam aşkı
Dünya, Auschwitz toplama kampında iki yılını geçiren Charlotte Delbo'nun eserlerini okumaya ve oyunlaştırmaya devam ediyor.
Yalvarırım bir şeyler yapın Bir dans öğrenin, bir adım Varlığınızı hak ettirecek Yürümeyi ve gülmeyi öğrenin Çünkü çok aptalca olur yoksa Sonunda Bu kadar insan ölmüşken Siz yaşıyorsanız eğer Hayatta hiç bir şey öğrenmeden. Charlotte Delbo
Charlotte Delbo, o meşhur 24 Ocak konvoyuyla 1943'te Auschwitz toplama kampına gönderilen 230 kadından biriydi. İki yıl sonra Delbo, oradan geri dönmeyi başaran 49 kadının içinde yer alacak ve ömrünün geri kalanını, koluna kazılı kalan dövmedeki "31661" sayısı gibi, beynine kazınan kamp kabusuyla yaşayarak geçirecekti. Delbo'nun kamp dönüşünde yazdığı "Auschwitz'in Külleri" ile bundan on yıl önce, öykünün Fransa'da tiyatroya uyarlanışı sırasında tanışmıştım. Uzun yıllarını tiyatroya veren yazarın anlatım biçimi, birçok yönetmene, eserlerinin oyunlaştırılması için ilham kaynağı olmuştu. Uyarlama çalışmaları ve provalar ilerledikçe, oyuncular Delbo'nun kelimelerinin müziğini tanımayı, telaffuz etmeyi, cümleleri kaçıp gidiverecekmiş gibi söylemeyi öğrendiler. Sözlerin her biri, oyuncuların elinde tuttukları, kalpleri korkuyla atan birer kuştu sanki; avuçta fazla sıkılmamalı ama çok da serbest bırakılmamalıydılar. En önemlisi de hiç bir zaman ağlayıp sızlanmamalıydılar. Delbo'nun kelimeleriyle, onları repliklere dönüştürme çabası içindeyken tek tek uğraşmış biri olarak, kitabı Türkçe'ye çevirmek söz konusu olduğunda bunu gerçekten başarabileceğimi düşündüm; çünkü her birinin taşıdığı acıyı ve mutluluğu en içten algılayabilecek kişilerden biri olduğuma inanıyordum ve yola çıktım. Dünya, Delbo'nun eserlerini okumaya, incelemeye, oyunlaştırmaya devam ediyor. Onu tanıyan herkes, sözleşmişcesine ilk önce kendisinin yaşama olan bağlılığını anlatıyor. Delbo'nun acısıyla, diliyle, müziğiyle ve su katılmamış hassasiyetiyle tanışmak gerçek bir tokat olmuştu hayatımda. 1943'ten 1945 yılına kadar Delbo ve arkadaşlarının yaşadıklarının yanında her şeyin ama her şeyin, özellikle de kelimelerin ne kadar hafif olduğunu bu kitapla öğrendim. Umutsuz günlerimde, Delbo'nun Yaşamaya hak kazanmak için en azından dans etmeyi öğrenmek gerektiğini" anlatan dizelerini hatırlamışlığım çoktur. Hayatın zor anlarında, Delbo'nun Yahudi olmadığı halde, direnişçi olduğu için kampa düşmeyi göz aldığını hatırlayıp cesaret bulduğum da olmuştur.
NEFRETİ HATIRLAMAK Dünyanın karanlık bir kuyuya düştüğü, insanların yeniden din adına birbirlerini öldürdüğü bu zor dönemde, çok da uzak olmayan yerlerde, çok da uzak olmayan zamanlarda olup biten şeylerin korkunçluğunu, o büyük, çok büyük nefreti yeniden hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız ne yazık ki. İşte bu yüzden on ay süren çeviri döneminde Delbo'nun acısını anlatan kelimelerle yaşamak, onları Türkçe'de yeniden, teker teker doğurmak benim için bir onur oldu. Unutmayalım diye... Kitap ay sonunda çıkıyor. Türk sinema ve tiyatrosunun en iyi oyuncularından biri olan, yirmi yıllık dostum Derya Alabora, 31 Ekim Pazar günü saat 13.30'da, Kitap Fuarı'nda benimle birlikte kitaptan bazı bölümleri okumayı kabul etti. Hepinizi bekliyorum. Unutmayalım diye...
Sedef Ecer
|