Ah şu papatya falları başka bahara kaldı
Türk tasarımcı Sıdıka Rodop'un papatya şeklindeki mücevher tasarımı yabancı dergilerin sayfalarını süslüyor
Hava soğuk. Yağmur bir duruyor bir başlıyor. Otel odasında yatağın üzerine serdiğim elbiseye bakıyorum. Nasıl giyeceğim bunu ben? İncecik bir şey. Üstelik boyu da kısa. Diamond Trade Company'nin sponsorluğunda düzenlenen pırlanta gecesine davetliyim. Şebnem Balkan telefonda diyor ki "Dünyanın her yerinden ünlü simaların aktığı bir gece olacak. Herkes gösterişli pırlantalar takacak, tuvaletler giyecek." Ne gösterişi, ne pırlantası? Annemin evladiyelik mücevherlerini mi getirseydim yoksa? İyi de korkarım ben, onları bile takamam ki. Sakarlığım yoktur ama kesin başıma bir iş gelir. Bir de gece boyunca elim sürekli küpelerimde, kolyemde falan olur. "Acaba yerinde mi? Yoksa biraz önce tuvalette düşürdüm mü?" Yok yok, bana göre değil. Otel odası da soğuk. Titreyerek bakıyorum elbiseme. Hadi bunu giydim, altına bir de açık ayakkabı getirmişim. "Pes" diyorum kendi kendime. Hangi akla hizmet böyle bir gece kıyafeti seçtim? Ben ne bileyim canım pırlanta gecesine deniz taksileriyle gideceğimizi? O topuklularla inip binmesi daha da zor, o ayrı bir hikaye tabii. Bir anda aklıma müthiş bir fikir geliyor. Hemen yan odayı arıyorum. - Şengül, (Magazin Müdürümüz Şengül Balıksırtı) diyorum ki nasılsa hava soğuk ve yağmurlu. Ben o mini elbisenin altına uzun çizmeler giysem, hani şu dizin üzerine kadar olan, şık olmaz mı? Hem üşümemiş de olurum. - Olmaz! - Peki... - O çizmeler o elbiseyle olur mu yani? Bu arada, üzerimize ne alacağız? - Ne, üzerimize mi?
*** Elbiseleri, açık ayakkabıları giydik; deniz taksisine atladık yaklaşık 10 dakika kadar küçük çapta bir rüzgar yedikten sonra adaya vardık. (Üzerime mi ne giydim, inanmayacaksınız ama en olmayacak şeyi, paltomu. Orada vestiyer vardır nasılsa, dedim. Yanılmışım. Bütün gece paltoyu taşıdım. Bir de buradan buyurun.) Bu arada bütün ada gösterişli kadınlar, şık erkeklerle doluydu gerçekten de. En çok ilgiyi kim çekti? Hadi bir tahmin edin.... Tabii ki Deniz Akkaya. Dolce & Gabbana bir elbiseyle ortalarda dolaşan Yasmin Le Bon bile Deniz'in yanında sönük kaldı. Yasmin Le Bon bütün sevimliliğiyle Türk gazetecilerle ilgilenirken, Deniz Akkaya dünya basınıyla meşguldü. Estetikleri varmış, önceleri daha çirkinmiş, her tarafını yaptırmış... Kim ne derse desin, Deniz Akkaya müthiş bir manken. Daha önce de yazdım şimdi tekrarlıyorum. Bir elbiseyi, bir mücevheri onun kadar iyi taşıyan Türkiye'de başka bir isim daha yok. Yok. Deniz her ne kadar "Dünyanın en kolay işi bu" dese de, fotoğrafçılara öyle bakabilmek, öylesine yürüyebilmek herkesin harcı değil. Boynunda 95 bin dolarlık bir kolye ile nasıl salına salına dolaştı bütün davette. (Meraklısı vardır diye yazıyorum Sponza'danmış. Yasmin Le Bon'unki ise NARDI.) Abartmıyorum bütün davetliler birbirlerini dürterek Deniz'i gösteriyorlardı. Ağzı açık seyre dalan erkekleri ise hiç anlatmıyorum... Böylesine iyi bir manken mesleğini nasıl bırakır? "Nereye kadar?" diyor Deniz, "Nereye kadar gidebilirim ki manken olarak, ben çok daha ilerleyeceğim işler istiyorum. Geleceği olan uzun vadeli işler yapmalıyım." Haklı tabii, güzellik, gençlik maalesef geçici. Ne acımasız bir meslek değil mi fotomodellik mankenlik, bir gün starsınız, ertesi gün yoksunuz. En fazla 35-40 yaşına kadar varsınız.
*** Pırlanta gecesinde yarışmada ödül almış pırlanta tasarımları sergilendi. Bir gün önce ödül alan isimler arasında iki Türk de vardı. Sıdıka ve Nilüfer Ataman. Sıdıka papatya Nilüfer ise tavus kuşu biçiminde bir mücevher tasarlamıştı. 1500 tasarımcı arasından seçildiler. Gurur duymamak mümkün değil doğrusu. Dönerken uçakta Alman Elle Dergisi'nde Sıdıka'nın papatya tasarımı ön sayfaları süslüyordu. Öyle evrensel bir tema seçmiş ki... Seviyor mu sevmiyor mu? Hangimiz koparmadık o papatya yapraklarını? Bir pırlanta gecesi Venedik'te böyle yaşandı işte. Detaylar ve fotoğraflar bu Çarşamba Şamdan Plus'ta tabii, Şengül Balıksırtı yorumuyla... Bu arada Venedik'ten hasta döndük. Ben evimi taşıyorum, sabah akşam koli açıyorum, iki minik köpek merdiven inip çıkamıyor diye onları sürekli taşıyorum derken hastalık mastalık kalmadı. Şengül hala hasta. Venedik'e bu mevsimde gideceklere duyuru. Bir atkı alıverin. Eğer gece bir yere davetliyseniz, şıklığı falan boşverin paltonuzu yanınıza alın. Sıkışırsanız "Bizim oralarda açık gece elbiselerinin üzerine palto giymek moda" dersiniz... Keyifli bir cumartesi geçirmeniz dileğiyle...
|