| |
Saatli bomba
Bildiğiniz gibi, dünya laiklik ilkesini Fransa'ya borçlu. Daha 1905'te yasalarına "Cumhuriyet laikliktir" maddesini koydu. Yine bildiğiniz gibi, Türkiye laikliği günümüzde de geçerliliğini aynen koruyan yorumuyla Fransa'dan aldı. O kadar ki, iki ülke anayasalarında devletin niteliği sıralanırken kullanılan kavramlar bile aynı: 1946 Fransa Anayasası: Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Türkiye, 1982 Anayasası'nda bu kavramları iki maddeye serpiştirdi: Madde 2: Türkiye Devleti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. İşte o esin kaynağımız Fransa şu sıralar, hem de laiklik devriminin 100'üncü yıldönümüne birkaç ay kala "Saatli bomba" diye tanımlanan bir kitapla sarsılıyor. Yazarı sıradan biri değil; Nicolas Sarkozy. Halen Maliye Bakanı ama yakında bırakacak. Çünkü iktidar partisi Halkçı Hareket Birliği'nin (UMP) başına geçecek. Anlamı: 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ya Chirac'ın yerine merkez sağın adayı olacak ya da Chirac'ın karşısına rakip çıkacak. Sarkozy daha önce İçişleri Bakanı'ydı. Görev alanına din işleri de giriyordu. O dönemdeki deneyimlerini inançlarıyla harmanladı. Ortaya felsefi derinliği de olan müthiş bir kitap çıktı: "Cumhuriyet, dinler ve umut." Kitapta bizim de aynen benimsediğimiz "1905 anlayışına dayalı laikliğin son kullanma tarihinin dolduğu" öne sürülüyor ve 5 milyon Müslüman'ın yaşadığı günümüz Fransa'sının gerçekleri sıralanıyor. "Gözümüzü kapatacağımıza elimizi uzatmalıyız" diyen Sarkozy'nin çektiği fotoğraf şöyle:
Değişmezi değiştirmek Genç kuşaklara yalnızca geçici (dünyevi), maddi, hatta cumhuriyet değerlerine dayalı bir eğitim vermekle yetinemeyiz. Din uygarlık faktörüdür. Bu zenginliğin değerini kavramak için, "Maneviyat ortadan kalktığında doğacak boşluğu" düşünmek yeterli. Gençlerin kafalarında tek "din" olarak şiddet, uyuşturucu veya para olacağına, manevi değerlere sarılmalarını tercih etmeliyiz. Bu gerçekler okullarda din eğitimine daha ağırlıklı yer vermek zorunluluğu anlamına geliyor. Fransa'nın gündeminin ilk sırasında, milyonlarca Müslüman'ın entegrasyonu var. Bu da Müslüman nüfus için pozitif ayrımcılıktan geçiyor. Korkmayın; General de Gaulle daha 1958'de devlet kadrolarının yüzde 10'unun Müslüman Fransızlar'a ayrılması talimatı vermişti. Ve aşçı Sarkozy yemeğini, bolca karabiberle baharatlandırıyor: "1905 yasası değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek statüye kavuşturuldu. Anayasa'nın bile her yıl değiştiği bir dönemde, yüz yıllık metine sonsuzluk güvencesi verip, mermere kazılmış ilahi yasa mı kabul edeceğiz?" Cevabını da veriyor: "Laiklik ilkesi güncelleştirilebilir" Sonra da "Laikliğin katı yorumundan din özgürlüğünden herkesin yararlanabileceği dinamik bir yoruma geçme zamanı geldi" diyerek noktayı koyuyor. Niyetimiz, içte ve dışta peşpeşe yayınlanan Türkiye raporlarında; her satır arasına yeni tuzaklar yerleştirildiği kuşkularının paranoyaya dönüşmekte olduğu bir sırada suyu daha da bulandırmak değil. Fransa'nın sadece bizimle uğraşmadığını, geleceğin çok dinli, çok kültürlü toplumunu inşa etmek adına kendi korkularını sorgulamaktan çekinmediğini göstermek istedik. Hepsi bu.
|