İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Kırman, "Mevzuatınızı olmayan parayı harcayan bir insanı korumak üzere kuramazsınız" dedi.
Ekonomide temel kırılganlık noktalarını nasıl tanımlıyorsunuz? Her şeyden evvel devletin borçlanma ihtiyacının azalması lazım. Pek çok sorunun çözümlenmesi acısından öncelikli konu bu. Bu konuda aslında herkesin mutabık olduğu da bir başka gerçek.
* Aslında bu biraz yanlış anlaşılıyor. Borçların azaltılması için mutlak bir zamana ihtiyaç var. Sorun galiba borçların vade yapısının kısalığında... Borç yükünün azaltılması konusunda, gelir yaratan sihirli bir çözüm bulunmadığına göre bu belirlemenizde haklısınız. İç borçlanma gereğini düşürmenin yanı sıra bundan sonraki borçlanmalar açısından temel çıkış noktalarından birisi öncelikle vadeyi uzatmaktan geçmekte. İkinci nokta, cari açık meselesi. Bu açığı, dikkatle izlemek gerekiyor. Türkiye'nin, borç niteliğindeki dış kaynağa dayalı olarak ve bir anlamda "hazıra dayalı yeme tarzını" benimsemeden büyümeyi gerçekleştirebilecek bir yol izlemesi gerekli. Bir diğer ifadeyle yurtdışı kaynakların yapısını borçlanma dışında doğrudan yabancı sermaye girişi şeklinde biçimlendirecek tedbirleri alma gereği var.
* İthal buzdolabı satın almak bile başlı başına bir ayrıcalıktı... Ama o dönem, sahip olmadığımız paraları harcadık ve halen bunun yarattığı sorunları çözmeye çalışıyoruz. Bugün de azalan bir biçimde de olsa benzer yaklaşımlar hissedilebiliyor. Bu alışkanlığımızı daha hızlı törpülememiz lazım.
* Galiba, tüketici kredilerinin patlamasına da atıfta bulundunuz? Asli görevi değişik biçimlerde kredilendirme yapmak olan bankacılık sisteminin böyle işlemesi tabiatının bir gereği. Dolayısıyla, iç borçlanma senetlerine yatırım yapmaları nedeniyle eleştirilen bankaların kredi vermelerinden dolayı eleştirilmeleri bu anlamda makul bir yaklaşımı ifade etmiyor. Ama tek başına tüketici kredisi meselesine geldiğimizde bankaların verdiği tüketici kredilerinin dışında benzer nitelikte başka alternatiflerin olduğu gerçeğini gözden kaçırıyoruz. Yurtdışı orijinli pek çok firma, bugün piyasada yurtdışı finansmanla, taksitle, otomobil ve başka ürünler satıyor. Bunlar ciddi bir seviyede. Bunun yanı sıra bankacılık sistemi dışında çok sayıdaki yerli üreticinin bu nitelikte satış yaptığı biliniyor.
* Tüketici kredileri tartışıldığında bu olgunun da konuşulması lazım... İnsanların harcama kültürünü öncelikle kendilerinde geliştirmesi gerekiyor. Siz bütün mevzuatınızı kanununuzu, olmayan parasını harcama eğiliminde olan bir insanı korumak üzere dizayn edemezsiniz. Tüketiciyi sınırsız koruyacak ama bütün suçu finansman sağlayanlara yıkacaksınız. Bu galiba çok dengeli bir tarz değil.
* Tüketici zaten olmayan parasını harcar. Olmayan parası ile ev, otomobil alır... Siz ayda 5 milyar lira para kazanıyorsanız, zorunlu giderleriniz 2 milyar lira ise sizin tasarruf etme ve buna bağlı ödeme kapasiteniz 3 milyar liradır. Bütçenizi çevirebilecek bir vade ve aylık ödeme sisteminizi yaratmanız lazım. Tasarrufla elde edeceğiniz getiri artık eskisi gibi değil. Dolayısıyla tasarrufların tüketim mallarına yöneltilmesi daha anlamlı bir hale geldi.
* Yabancı bankaların Türkiye'ye girmesinin sizin için anlamı nedir? Gelen yabancı bankanın büyüklüğü ne olursa olsun, katkılarını ve güçlerini burada harcayacakları kaynak ile ölçmeliyiz. Bu ülkeye ne kadar yatırım yaptığına bakmamız lazım. Teknolojisini ve ürünlerini getirmesi lazım. Bu bankaların sunabileceği perspektif olsa olsa benim yaklaşımıma göre daha çok bireysel müşteriye dönük olacak. Zira, evrensel ilkelerden hareket edilse bile her ülkenin kendisine özgü kredi kültürü olduğu gerçeği yabancı bankalar açısından dikkate alınması gereken en önemli husus.
* Yani taşın altına pek ellerini sokmuyorlar mı demek istiyorsunuz? Bir anlamda evet, belirttiğim gibi bu ülkeyi yeterince tanımamalarından kaynaklanıyor. Tanıdıkça risk alacaklardır. Şu anda benim anladığım biçimde risk yüklenmediklerini görüyorum.