Antalyalı mısın, Mersinli mi?
Datça'nın ucundaki, Tanrı'nın kullarına bir armağan sayılabilecek Knidos Harabeleri ayı zamanda Ege ile Akdeniz'in ayrıldığı noktadır. Akdeniz o noktadan başlayarak, Hatay'ın Suriye sınırına kadar uzanır. Tabii Akdeniz tanımının sınırı Türkiye için böyledir. Yoksa Akdeniz'in hem coğrafi hem de tarihsel genişliği bundan çok ötededir. Türkiye'nin Akdeniz sahilleri söz konusu olunca, kıyı kentleri arasındaki farklara aklım takılır bazen. Örneğin, önce Antalya'ya gider, ardından Mersin'e geçersiniz, ikisinin de Akdeniz kenti olmasına rağmen aralarında farklılıklar görürsünüz...
Antalya deyince turizmi, Mersin deyince petrolü, limanı, ulaşımı düşünürüz. Tarihsel değerler bunun nedeni olabilir mi? Bunu söylemek kolay değildir. Antalya şüphesiz Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerindendir. Zaten bölgedeki antik kentlerin yoğunluğu da bunu gösterir. Pamphylia burasıdır. Pisidia burasıdır. İsauria burasıdır. Kilikya burasıdır. Likya burasıdır. Ancak Mersin de antik çağlardan gelir. Hititler, Dorlar hatta Antalya'dan Mersin'e uzanan Kilikya... Akdeniz özellikleri bu iki kentte farklı farklı mı ortaya çıkar? Onu da söylemek kolay değildir. Antalya Türkiye'nin Riviyerası olarak bilinse de Mersin'in kıyıları da güzeldir. Nitekim, Antalya'nın kıyıları turizme ve nitelikli otellere açılırken, Mersin'in doksan kilometreyi aşan kıyıları da yazlık sitelerle dolmuştur. Bölge insanları, özellikle Adana Mersin kıyılarını sayfiye olarak seçmiş. Antalya dünya turizm merkezi haline gelmiş iken Mersin turizme yeni yeni açılma çabaları içinde... Örneğin, Antalya'da I.C zinciri içindeki Santai'de Türk turist göremezken, Kahramanmaraş katliamından sağ kurtulan Ali Doğan'ın çabası ile Mersin'de geçen yıl açılan Olbios'da da yabancı turiste rastlamak kolay değildir. Antalya'yı yabancılar tercih ederken Mersin'deki otelleri tatil yapan orta sınıf Türkler tercih eder.
Antalya... Akdeniz'in Batı'sı... Mersin... Akdeniz'in Doğu'su... Neden bu kadar farklılar? Mersin'- in kaderini Çukurova belirlemiştir... Mersin'in, daha doğrusu İçel'in nabzı hep Çukurova'nın elinde olmuştur... Orda pamuk ekilince Mersin liman olarak önem kazanmıştır. Mersin, Çukurova sanayinin uzantısında varolagelmiştir. Antalya ise gelişimini kendi belirlemiştir. Antalya kendi iç bütünlüğünü oluştururken, Mersin hep dışsal etkilerle kimliğini oluşturmuşa benzer. Kimliğini belirlemekte, Çukurova'nın pamuk ekiminden Güneydoğu'dan bölgeye gelen yüklü iç göçe kadar birçok farklar rol oynar. Kimliği hep dış etkilerle tanımlanan bir yöredir burası... Mersin neden bir ikinci Antalya olmasın? Mersinli Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Mustafa Güler enerjik bir heyecan ile bunun çarelerini araştırır durur. Kentin ışıklı beyinlerinden biri olan Mirza Turgut ise yayınlanma aşamasındaki kitabında Mersin'in tarihini derinlemesine anlatarak bu soruya cevap arar. Aynı kıyıda iki kent. İki birbirinden farklı kent. Böyle baktığınızda kentlerin de insanlar gibi farklı kimlikleri ve kaderleri olduğunu görüyorsunuz. Şimdi Mersin "kader değişir mi, değişmez mi" sorusunun cevabını bulacak.
|